BİZİM ZAMANIMIZDA…
- Günaydın çocuklar
- Sağoooollll
- Bugünkü konumuz neydi sınf
başkanı Çekirge. Söyle bakalım?
- Hocam işlenmedik konu kalmadı.
- Yapma yav. Mesela Akkoyunluları işledik mi?
- Evet Hocam
- Evet Hocam
- Aydınoğlulları,
Menteşoğulları, Karamanoğulları?
- Evet Hocam
- Ya Ramazanoğulları ile
Dulkadiroğulları'nı?
- İşledik hocam
- Rum Pontus montus, Trabzon Rum
devletini filan.
- İşledik.
- Peki biz ne işliyicegiz şimdi
derste Çekirge?
- Hocam arkadaşlar diyor ki siz
bizim gibi öğrenciyken çok kız arkadaşınız olmuşmuş.
- Kim diyor bunu?
- Arda, Emre ve Burak Hocam,
beter Bedriye de hadi gitsin dedi Hocam, laf attı size.
- Ne? Bana mı? Yani ne demek
istedi?
- Peki Bedriye'nin erkek
arkadaşı var mı?
- Ya Hocam şimdi bir şey
söylesem ayıp olacak. Beter Bedriye ya adı üstünde ne erkeği, erkek sinek bile arkadaş olmaz onunla.
- Bana niye öyle diyor o zaman?
- Kendine yandaş arıyor Hocam.
- Öyle mi? Hımm. O zaman şöyle söyleyeyim. Bu dönemlerde benim
hiç kız arkadaşım olmadı.
- Aaaaaaaa. Olur mu Hocam. Sizin
gibi centilmen, yakışıklı, kültürlü, nasıl olmaz Hocam. Vallahi dalga
geçiyorsunuz sanki.
- Yoo olmadı.
- Çünkü ben çok yakışıklıydım.
- Hohohark. Öhömm. Hocam gıcık
tuttu vallahi. Sizinle alakası yok. Kısskısıkısss.
- Ne biçim gülme oğlum o öyle. Bari
kıs kıs gülme. Doğruyu söylüyorum. Ben gençken, esmer, uzun boylu ve ela
gözlüydüm, sırma saçlı, parlak bir çocuktum. Kızlar çirkin erkekleri tercih
ediyorlardı.
- Yav hocam, gözleri körmüş,
görmemişler sizin gibi civanı yav. Yalnız uzun boylu derken, sanki biraz
çekmişsiniz gibi. Hiç de esmer değilsiniz, hem esmer, hem parlak başka birini mi algılasak?
- Yok ondan değil. Benim gibi
bir yakışıklı ile çıkarlarsa, baş edemezler diye. Yani çok yakışıklı olmamdan tırsıyorlardı. Boyum biraz çekmiş olabilir. Tenim de açıldı. Başımıza bela mı alacağız diyorlardı. Hak
verdim sonunda.
- Yapmayın Hocam yav. İlk defa
böyle mazeret duydum. Bu yaşıma geldim.
- Yav Çekirge kaç yaşındasın
sen?
- 17 Hocam.
- Lan bu yaşıma geldim diyor, bu
yaşında ne gördün ki sen?
- Yani hocam lafın gelişi yani.
Bu ortamda hiç böyle şeyler duymadım, öğrencilik hayatım boyunca.
- Bizim zamanımızdaki kızlar çok
akıllıydılar. İnce eleyip sık dokurlardı. Metre metre değil milim milim ölçer
biçerlerdi.
- Yani?
- Yani, gez göz arpacık.
- Yani?

- Şifreli mi konuşuyordunuz
hocam. Anlamadım ben.
- Bizim zamanımızda…
- Ya Hocam ikide bir bizim
zamanımızda bizim zamanımızda, sanki fi tarihinden bahsediyorsunuz, kaç yıl
olmuş ki, çok eski devirler, Osmanlı zamanı mıydı yoksa?
- Çekirge evladım bu zamanla o
zaman arasında çok fark var. Onu belirtmek için söylüyorum. Yani suyu çeşmeden
içtiğimiz, temiz havayı içine çektiğimiz, her yere yürüyerek gittiğimiz, önlük
giydiğimiz, kravat taktığımız, ceketli olduğumuz zamanlardı. Komşuluk vardı.
Annem evde yoksa, komşuda kalırdım. Mahalledeki herkesi tanırdım.
- Gerçekten farklı bir zamandan
gelmişsiniz Hocam. Sanki ışınlanmışsınız
gibi.

- Vah vah Hocam yav. Hata ettik
galiba. Hani dersi kaynatalım dedik. Belki böyle şeyler anlatırsanız. Hani
çocukluk aşkından falan kaynar gider dediydik.
- Kaynadı zaten. Bir sürü beylik
var hepsini anlatmışız. Daha Persler,
Lidyalılar, Frigyalılar da vardı ama.
- Yav Hocam 300 Spartalı'yı
anlatsanız.
- Ne Spartalısı oğlum. Sen
Ispartalı mısın? Ne alaka yav. Biz “ Bin Atlı o gün bir orduyu yendik” .
Çanakkale’de Anafartalar'da, Dumlupınar'da, Büyük Taarruz'da destanlar yazdık.
Kahramanlarımız da senin yaşlarındaydı hatta daha küçüklerdi. 15 ila 19 yaş arasındaki çocuklarımızdı.
Gençlerimizdi. Eli silah tutanlardır. “Hey on beşli on beşli, On beşliler gidiyor
kızların gözleri yaşlı.” Türkü yapıldı onlar için. O türküyü biliyor musun?
Duydun mu?
- Anladım. Bırak Sparta'yı Çanakkale'ye bak. Çanakkale Harbinde çok zayiat
verdik. Düşmana geçit vermedik amma 15 ila 19 yaşları arasındaki tüm
çocuklarımızı da askere çağırmak zorunda kaldık. İşte o zamanlara dair bir
türküdür. En küçük doğumlular o zamanın hicri takvimine göre 1315 doğumlulardır.
Bunlar için derlenmiş bir türkü.
- Çok duygulandım Hocam. En kısa
sürede okuyup, bunları da öğreneceğim.
- Nereden nereye değil mi
çocuklar. Bak anlatmadığımız şeylerde bulduk. Dersimiz kaynamamış oldu.
- Ama Hocam sizin bu gençlik aşklarınızda bir şey bulamadık. Demek ki anlatılanlar hep kuyruklu yalanmış.
- Yav kim ne anlatmış?
- Beter Bedriye anlattı Hocam.
- Oğlum Beter Bedriye kendi
ağzıyla söyledi ya kendisinin sevgilisi yok. Kıskançlıktan ne dediğini
bilmiyor. Benim gençliğimi nereden bilsin?
- Saniye Hoca anlatmış.
- Ne? Saniye mi? Ben şimdi onu salise yapmaz mıyım. Boşboğaz şey. Şıpsevdi.
- Hocam ne dediniz? Saniye Hoca
ile mi bir şeyler vardı yoksa?
- Yok yav. Kendisi her gördüğüne
aşık olur. Sonra da ağlardı. Sulu göz Saniye. Beni niye kendine alet ediyor
anlamadım.
- Yani hala yok diyorsunuz.

- Zargana mı? O ne Hocam yav.
Nerden buldun şimdi bunu? Çekirge yettiydi zaten.
- Uzun ince bir balık, ama burada
zayıflar için söylenen bir lakap oluyor, bu lakabı biz küçükken büyüklerimiz çok
kullanırdı.
- Ya karıştırmayın Hocam şimdi
beni de, bunları da. Benim kız arkadaşım var mesela.
- Kim?
- Söylemem hocam, şimdi sınıf
karışır.
- Ya Hocan söylerse. Eğitim camiası karışır.
- Vay be. Sonunda baklayı
ağzından çıkardın Hocam.
- Bir şey söylemedim. Senin
söylediğine cevaben söyledim. Beter Bedriye avucunu yalasın. Ona dedikodu
fırsatı vermeyeceğim. Saniye hoca ile de konuşacağım. Saniye Hocanın aşkları diye
bir kitap yazmayı düşünüyorum diyeceğim.

- Yere bakan yürek yakan. Sinsi
bir plan yapmış uyguluyor gibi geldi.
Sen onun öyle olduğuna bakma.
- Yani Hocam sizde bir şey yok
ama Saniye Hocam için şıpsevdi diyorsunuz. Çok kere aşık oldu. Ondan dinleyin
diyorsunuz yani.
- Aynen öyle diyorum. Gelecek derste
de size BANU ÇİÇEK HATUN’dan bahsedeceğim. Madem çok meraklısınız. Bakalım Banu
Çiçek neler yapmış Bamsı Beyrek'i nasıl dize getirmiş. Sırada böyle tarihe mal
olmuş ünlü kadın kahramanlarımızı işleyeceğiz.
“Dudu dudu dilleri, lıkır
lıkır içmeli, gözleri derya deniz…”
- Zil çalıyor Hocam.
- Zil çalıyor Hocam.
- Zil sesi mi bu? Şarkılı zile bak yav. Bizim zamanımızda...
NOT : Gerçeklerle ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür.
NOT : Gerçeklerle ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür.
27 ŞUBAT 2019 HASAN K.