28 Şubat 2019 Perşembe

BİZİM ZAMANIMIZDA..., SKEÇ


BİZİM ZAMANIMIZDA…


- Günaydın çocuklar
- Sağoooollll
- Bugünkü konumuz neydi sınf başkanı Çekirge. Söyle bakalım?
- Hocam işlenmedik konu kalmadı.
- Yapma yav. Mesela  Akkoyunluları işledik mi?
- Evet Hocam
- Karakoyunluları.
- Evet Hocam
- Aydınoğlulları, Menteşoğulları, Karamanoğulları?
- Evet Hocam
- Ya Ramazanoğulları ile Dulkadiroğulları'nı?
- İşledik hocam
- Rum Pontus montus, Trabzon Rum devletini filan.
- İşledik.
- Peki biz ne işliyicegiz şimdi derste Çekirge?
- Hocam arkadaşlar diyor ki siz bizim gibi öğrenciyken çok kız arkadaşınız olmuşmuş.
- Kim diyor bunu?
- Arda, Emre ve Burak Hocam, beter Bedriye de hadi gitsin dedi Hocam, laf attı size.
- Ne? Bana mı? Yani ne demek istedi?
- Ne kız arkadaşı ya. Kim kaybetmiş de o bulmuş dedi.
- Peki Bedriye'nin erkek arkadaşı var mı?
- Ya Hocam şimdi bir şey söylesem ayıp olacak. Beter Bedriye ya adı üstünde ne erkeği,  erkek sinek bile arkadaş olmaz onunla.
- Bana niye öyle diyor o zaman?
- Kendine yandaş arıyor Hocam.
- Öyle mi? Hımm.  O zaman şöyle söyleyeyim. Bu dönemlerde benim hiç kız arkadaşım olmadı.
- Aaaaaaaa. Olur mu Hocam. Sizin gibi centilmen, yakışıklı, kültürlü, nasıl olmaz Hocam. Vallahi dalga geçiyorsunuz sanki.
- Yoo olmadı.
- Neden?
- Çünkü ben çok yakışıklıydım.
- Hohohark. Öhömm. Hocam gıcık tuttu vallahi. Sizinle alakası yok. Kısskısıkısss.
- Ne biçim gülme oğlum o öyle. Bari kıs kıs gülme. Doğruyu söylüyorum. Ben gençken, esmer, uzun boylu ve ela gözlüydüm, sırma saçlı, parlak bir çocuktum. Kızlar çirkin erkekleri tercih ediyorlardı.
- Yav hocam, gözleri körmüş, görmemişler sizin gibi civanı yav. Yalnız uzun boylu derken, sanki biraz çekmişsiniz gibi. Hiç de esmer değilsiniz, hem esmer,  hem parlak başka birini mi algılasak?
- Yok ondan değil. Benim gibi bir yakışıklı ile çıkarlarsa, baş edemezler diye. Yani  çok yakışıklı olmamdan tırsıyorlardı. Boyum biraz çekmiş olabilir. Tenim de açıldı. Başımıza bela mı alacağız diyorlardı. Hak verdim sonunda.
- Yapmayın Hocam yav. İlk defa böyle mazeret duydum. Bu yaşıma geldim.
- Yav Çekirge kaç yaşındasın sen?
- 17 Hocam.
- Lan bu yaşıma geldim diyor, bu yaşında ne gördün ki sen?
- Yani hocam lafın gelişi yani. Bu ortamda hiç böyle şeyler duymadım, öğrencilik hayatım boyunca.
- Bizim zamanımızdaki kızlar çok akıllıydılar. İnce eleyip sık dokurlardı. Metre metre değil milim milim ölçer biçerlerdi.
- Yani?
- Yani, gez göz arpacık.
- Yani?
- Yani şimdi ben bu yakışıklı ile çıkarsam, buna yakışıklı diye bir başka kız bakarsa, bu çocuğunda gözü ona kayarsa, saçlarını tararsa, göz kırparsa ve birde ağzını yayarsa, ben bittim der.
- Şifreli mi konuşuyordunuz hocam. Anlamadım ben.
- Bizim zamanımızda…
- Ya Hocam ikide bir bizim zamanımızda bizim zamanımızda, sanki fi tarihinden bahsediyorsunuz, kaç yıl olmuş ki, çok eski devirler, Osmanlı zamanı mıydı yoksa?
- Çekirge evladım bu zamanla o zaman arasında çok fark var. Onu belirtmek için söylüyorum. Yani suyu çeşmeden içtiğimiz, temiz havayı içine çektiğimiz, her yere yürüyerek gittiğimiz, önlük giydiğimiz, kravat taktığımız, ceketli olduğumuz zamanlardı. Komşuluk vardı. Annem evde yoksa, komşuda kalırdım. Mahalledeki herkesi tanırdım.
- Gerçekten farklı bir zamandan gelmişsiniz Hocam.  Sanki ışınlanmışsınız gibi.
- Evet aynen öyle diyebiliriz. Şimdi o zamanlar bizim bakımımız saçlarımızı taramak, tarayamıyorsak üç numaraya vurdurmaktı. O yüzden öyle kızlara dik dik bakamazdık, göz teması yok, sonradan uzun saç moda oldu ama okulda yine yasak. Paçalar genişledi ama okulda yine yasak. Çok yasak vardı çoook.
- Vah vah Hocam yav. Hata ettik galiba. Hani dersi kaynatalım dedik. Belki böyle şeyler anlatırsanız. Hani çocukluk aşkından falan kaynar gider dediydik.
- Kaynadı zaten. Bir sürü beylik var hepsini anlatmışız.  Daha Persler, Lidyalılar, Frigyalılar da vardı ama.
- Yav Hocam 300 Spartalı'yı anlatsanız.
- Ne Spartalısı oğlum. Sen Ispartalı mısın? Ne alaka yav. Biz “ Bin Atlı o gün bir orduyu yendik” . Çanakkale’de Anafartalar'da, Dumlupınar'da, Büyük Taarruz'da destanlar yazdık. Kahramanlarımız da senin yaşlarındaydı hatta daha küçüklerdi.  15 ila 19 yaş arasındaki çocuklarımızdı. Gençlerimizdi. Eli silah tutanlardır. “Hey on beşli on beşli, On beşliler gidiyor kızların gözleri yaşlı.” Türkü yapıldı onlar için. O türküyü biliyor musun? Duydun mu?
- Hayır Hocam duymadım. Ispartalı da değilim. Spartalı dedim ayrıca…
-  Anladım. Bırak Sparta'yı Çanakkale'ye bak. Çanakkale Harbinde çok zayiat verdik. Düşmana geçit vermedik amma 15 ila 19 yaşları arasındaki tüm çocuklarımızı da askere çağırmak zorunda kaldık. İşte o zamanlara dair bir türküdür. En küçük doğumlular o zamanın hicri takvimine göre 1315 doğumlulardır. Bunlar için derlenmiş bir türkü.
- Çok duygulandım Hocam. En kısa sürede  okuyup, bunları da öğreneceğim.
- Nereden nereye değil mi çocuklar. Bak anlatmadığımız şeylerde bulduk. Dersimiz kaynamamış oldu.
- Ama Hocam sizin bu gençlik aşklarınızda bir şey bulamadık. Demek ki anlatılanlar hep kuyruklu yalanmış.
- Yav kim ne anlatmış?
- Beter Bedriye anlattı Hocam.
- Oğlum Beter Bedriye kendi ağzıyla söyledi ya kendisinin sevgilisi yok. Kıskançlıktan ne dediğini bilmiyor. Benim gençliğimi nereden bilsin?
- Saniye Hoca anlatmış.
- Ne? Saniye mi? Ben şimdi onu salise yapmaz mıyım.  Boşboğaz şey. Şıpsevdi.
- Hocam ne dediniz? Saniye Hoca ile mi bir şeyler vardı yoksa?
- Yok yav. Kendisi her gördüğüne aşık olur. Sonra da ağlardı. Sulu göz Saniye. Beni niye kendine alet ediyor anlamadım.
- Yani hala yok diyorsunuz.
- Yok dedim ya.  Olsa niye anlatmayayım. Göğsümü gere gere 10 kere aşık oldum. Şu kadar arkadaşım oldu. Bu kadar kız bana vuruldu filan derdim. Yakışıklılık başa bela işte Çekirge. Senin sonunda benim gibi olacak. Azcık da kilo alsan. Zargana gibisin.
- Zargana mı? O ne Hocam yav. Nerden buldun şimdi bunu? Çekirge yettiydi zaten.
- Uzun ince bir balık, ama burada zayıflar için söylenen bir lakap oluyor,  bu lakabı biz küçükken büyüklerimiz çok kullanırdı.
- Ya karıştırmayın Hocam şimdi beni de, bunları da. Benim kız arkadaşım var mesela.
- Kim?
- Söylemem hocam, şimdi sınıf karışır.
- Ya  Hocan söylerse. Eğitim camiası karışır.
- Vay be. Sonunda baklayı ağzından çıkardın Hocam.
- Bir şey söylemedim. Senin söylediğine cevaben söyledim. Beter Bedriye avucunu yalasın. Ona dedikodu fırsatı vermeyeceğim. Saniye hoca ile de konuşacağım. Saniye Hocanın aşkları diye bir kitap yazmayı düşünüyorum diyeceğim.
- Ne? Esas bomba patlıyor. Saniye Hoca he. Hiç ummazdım. Ağzı var dili yok. Başı önünde. Nasıl olur Hocam yav?
- Yere bakan yürek yakan. Sinsi bir plan yapmış uyguluyor gibi geldi.  Sen onun öyle olduğuna bakma.
- Yani Hocam sizde bir şey yok ama Saniye Hocam için şıpsevdi diyorsunuz. Çok kere aşık oldu. Ondan dinleyin diyorsunuz yani.
- Aynen öyle diyorum. Gelecek derste de size BANU ÇİÇEK HATUN’dan bahsedeceğim. Madem çok meraklısınız. Bakalım Banu Çiçek neler yapmış Bamsı Beyrek'i nasıl dize getirmiş. Sırada böyle tarihe mal olmuş ünlü kadın kahramanlarımızı işleyeceğiz.
 “Dudu dudu dilleri, lıkır lıkır içmeli, gözleri derya deniz…” 
- Zil çalıyor Hocam.
- Zil sesi mi bu?  Şarkılı zile bak yav. Bizim zamanımızda...

NOT : Gerçeklerle ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür.

27 ŞUBAT 2019                     HASAN K.
























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder