5 Ocak 2019 Cumartesi

BİR ÇİÇEKLİ POŞET HİKAYESİ, SKEÇ


BİR ÇİÇEKLİ POŞET HİKAYESİ


- Kız Fikriye kız bu bakkal artıkın poşetten para neyin alıyo kız. Yirmi beş kuruşum gitti kız. Çok kızdım yav. Ne yapçez.
- Kızma Kazımım her işin bir kolayı va. Ben sana şincik bir poşet dikiveren.
- Poşet mi dikçen kız. Nasıl olcek o.
- Ben dikiveren de sen nasıl olceni  bir gör hele. Köyün ortalık yerinden geçip de o bakkal Hicabi’ye de bir gösterive de görsün gününü. Bakalım yirmi beş kuruş aldım deye utancek mi?
- Çok böyük konuştun kız. Çok merak ettim şincikin. Sen nasıl böyle bi poşet yapıvercen yav.?
- Geçen kasabaya iniverende beş metre naylon bez alıverdiydim. Şöyle en beğendiğim çiçek desenlileden.
- Ne? Çiçek desenlileden mi? Ha bu mu? Kız sen beni irezil mi edicen köy yerinde?
- Ne vamış? Almışsın eline çiçekli poşetini, salına salına gideyon, herkesin de dikkatini çekeyon, seni gören ne bu deye soruveriyo.
- Eeeeee.
- Sen de deyon ki poşete bundan kelli para vermeyon. Çiçekli poşetimlen alışveriş edeyon. Param cebimde kaleyo. Bakkal Hicabi avucunu yaleyo.
- Len Fikriye, ben yine anlamadın kız. Niye çiçekli poşetlen köy yerinde gezeyon ben yav? Adımı mı çıkartçen sen benim. Hayırdır Kazım, ne iş? Derlese ben ne diycem yav?
- Kazımım. Öyle deeeel burnumun direği. Şincik bu poşeti gören soreyo demi? Soreyo. Sen poşetinlen dikkat çekeyon yani.
- Eeeee.
- Deyceklekine nerden aldın bu poşeti?
- Yav poşeti soran mı va yav. Çiçekli poşetlen ne iş? Deye soreyola deyom sana yav.
- Sen deycen ki. Fikriyem dikti. Yirmi beş kuruş.  Bakkaldan her aldığınızda  yirmi beş  kuruş poşet parası vercenize bu poşetlen her türlü alışverişinizi yapeyonuz ve bir kere para vereyonuz, bi daha vermeyonuz.
- Yav kim alırkine bu çiçekli poşeti yav. Adamı bozaa len bu. Kadınla alsınla bu poşeti.
- Len Kazımım. Sinir küpüm. Neye ben seni yolleyon köy yerine, çiçekli poşet elinde.
- Neye?
- Sen tanıtım yapıvecen. Kocala görmeden karıla alabilin mi poşet moşet neyin?
- Yani deyon ki sen gösterive. Kocala karılara söylesin. Herkeş gelip senden alsın. Öyle mi deyon?
- Heee aynen öyle deyon.  Sen şincik Çağla ile Alişan mankenleri gibin köy yerinde gezeyon ama herkeşe fark ettiriyon bak. Korkaklık edip de saklama len poşeti. Salına salına bi manken gibin yürü. İleriye doğru bak. Kimseye bakma, onları görme, dümdüz burnunun doğrultusuna yürü git.
- Eyi deyon da Fikriye. Valla bu iş inek sağmaktan, davar gütmekten, saman yüklemekten zor iş yav. Ahırı temizle de daha eyi be. Soğuk soğuk terleyon bak. Ben öyle şeylere alışık deelim biliyon ya.
- Kazımım sıkılganım, utangacım benim.  Len beni kaçırırkene hiç utanmayon da şincik mi utancen tuttu. Büyük düşün, bardağa dolu tarafından bak, büyük resmi gör Kazım. Anleyon mu?
- Anlameyon len. Ne alaka bu şeyle yav. Sen yoksam internette gezeyon böyle şeyleremi bakeyon kız. Hangı erkekten duydun len bunları? Bak şincik sana sinirli Kazımı gösteriverin bak.
- Sakin ol Kazımım, sen poşete odaklan len manken kocam benim. Yani deyomkine; Poşetleden kazancemiz yirmi beş kuruşlelen ikinci leptopu neyin alıveriz deyom. Artıkın sen ben kavgası olmeycek. Tabikine el emeği benim olcek, yeni Leptop da benim olcek.
- Hoooppppssss şimdi su kaynattım bak. Neye senin olcemiş. Benim olcek. Köyün meydanında çiçekli poşet ilen bi manken gibin yürüyen ben, tanıtım yapeyon ben. İrezil oluyon ben. Dedikodulara muhatap oluyon ben, bakkal Hicabi’den hicap duyan yine ben. Nasıl oleyo da Lap Top senin oleyo?
- Fikir Kazımım. Fikir kimden çıktı? Kim aldı, kim dikti? Yaratıcısı ben. Fikriye Kreseyon.  Sen benim çalışanımsın Kazııııımmm. Bak bu yaptıkların yani yapçeklerin sana elektrik, su olarak geri döncek. Karına güven gerisini merak etme sen.
- Len Fikriye, kız sen nerden bileyon bu kada şeyi len. Büttün gün laptoplanmı oyneyon kız. Böyle şeylemi öğreniyon sen? Bak bi şey olsun. Sorcem ben sana. Ve bakem sen şu çiçekli poşeti bana.
- Aslan Kazımım be. Fikriyesinin bi tanesi. Hadi bakem görem seni. Tanıt bakem len şu çiçekli poşetimi.
Biraz sonra;
- Abooo len Van Pörsük. Koş len bak Kazıma bak len. Elinde ne o len?
- Hösst öküz çarpmışa döndüm len Kasım Abi bu ne len Abi böyle, çiçekli bi şeylen geziyo len bu. Bir de baston yutmuş gibin. Ne o öyle selam yok sabah yok. Burnunun doğrultusunda gideyo.
Valla len, doğru bakkal Hicabiye doğru gideyo len bu. Kahvedekile ayağa kaltı len. Acep bu bizim sinirli Kazım’a bişey mi oldu len, uğrama mı oldu ne?
- Bilmeyon abi. Böle şeyle bizi boza abi. Ne o çiçekli bi poşet mi neyin onlan gezeyo. Bi de kahvenin önünden, köy meydanından geçeyo yav. Kafayı yemiş len bu.
- Peki Van Pörsük, bu poşeti neye taşeyo len bu. Alışverişle de mi kullencek len şimdi bunu bu?
- Eeee öyle yapcek galba abi. Bi şetsek deyom. Bizde gidip baksek ya len Abi. Bakem Bakkal Hicabi ne deycek len.
- Hee hadi gidip bakem len. Gören gideyo zati. Va bu işin içinde bi şey ama ne?
Biraz sonra Bakkalda;
- Selamünaleyküm Hicabi abi. Bana ordan bi gofret verive bakem?
- Hayırdır Kazım. Bi gofret içinmi geldin len bu yolu?  Al bakem bi gofret, yetmişbeş kuruş, yirmibeş kuruş da poşet etti yüz kuruş.
- Dur bakem sen orda Hicabi abi. Poşet neyin ehtiyacım yok. Benim çiçekli poşetim va. Ona koycem.


- Hööö!!!
- Görüyonkine ben önlemimi almışım. Artıkın ehtiyaçlarımı çiçekli poşetimlen taşıycem. Hemi de yirmibeş kuruşum cebimde kalcek len Hicabi Abi!!! Duydun mu len abi beni. Almeyon işte senden poşet moşet neyin.
Aynı anda dışarıda;
- Abooo. Bi yaşıma daha girdim len Van Pörsük. Ne len bu böle. Yirmi beş kuruşluk poşet için mi yapıyomuş len bu havayı bu?
- He len Kasım Abi. Bayağı bi havalıydı yav. Ben de bi sorem bizim Keklik Selime’ye. İstese ben de alcen bi çiçekli poşet deyom.
- Len Van Pörsük. Boşuna küme düşmeye oynameyonuz len siz. Ben almeycen çiçekli poşet moşet. Biz Tahire Ablanla küsüz zati. Poşetsiz alsın gari.
- Olur mu Kasım Abi yav. Bence Tahire Ablanın gönlünü alıverin gari. Bi çiçekli poşetlen akşam eve gideyon. Deyonki,  kız Tahire bak sana ne alıvedim.
- Küsüz deyom ya Van Pörsük!
- Abi anlameyon yav. Tahire ablam çiçekli poşeti görünce yirmi beş kuruşluk balon gibin sönüvecek yav. Bitçek herşeycik.
- Doğru mu deyon len. Kanıveri mi len bi çiçekli poşete?
- Sen beni dinle abi. Şimdi bu poşetle moda. Herkeşin elinde bi poşet. Bakkal, market neyin heryeri dolaşıyola. Emme ben elime almam gari. Selime’ye taşıttırın. Sen de ver Tahire ablama, rahat et be abi.
- Aklıma yattın len Van Pörsük. Tamam len. Küme düşmeyceniz gari. Bire tene alalım bakem. Len Kazım beri bak len,
bu poşetleden ve bakem bize iki tene, gözellerinden olsun len. Ütülü mütülü, bozulmamış, buruşmamış olsun len.  Tahire Ablana hediye etçem len. Çabuk ol len çabuuukk.
Biraz sonra;
- Öhöm öhöm. Ben geldim kız Tahire, yemek hazırmı len, sütü sağdın mı? Hayvanlara yem vedin mi? Tavukla yumurtlamış mı?
- Len Kasım. Kasım kasım kasılası herif. Başına taş mı düştü len senin. Neyinlen bana laf ateyon sen? Benim işimi bana mı deyon sen. Len sen şinciye kada ne ettin de bana şu bu deyon len?
- Hahaha Tahire kız lafın gelişi deyivedim bak. Laf atçen deye aklıma gelenleri sayıvedim gari. Bak kız burda ne va?
- Neymiş len o öyle. Laylon poşet. Nesi vamış bunun. Bana mı vereyon?
- Heeee. Yirmi beş kuruşluk poşetlemiş bunla. Ben de Kazım’dan alıvedim gari. İkide bir poşet neyin alıp da para harcama deyin şettimdi.
- Len Kasım. Bi poşetle mi kandırıyon len sen beni. Ben her gün tavuklara bire poşet yem ateyom len. Poşet benim elimin kiri len. Çiçekli olsa ne olur len, böcekli olsa ne olur len. Parasıynan olsa ne olur, parasız olsa ne olur len. Bana ne len poşetten, moşetten.
- Len bizim Selimenin Selimi Van Pörsük almış da ben de sevincen gari, hani çiçeğinden şeeetçen gari dedimdi.
- Ne Selime Kekliğide mi almış bundan? Kazımın Fikriye’sinin işleri bunla.  Bubasının kızı. Bütün gün sitelede mitelede dolaşeyo, o dükkan senin bu dükkan benim dolaşeyo, herşeycezi de bileyo yav. Kandırmış sizi. Gözünüzü boyayıvemiş gari. Ama almışsın artıkın. Yem torbamın da değişme zamanı gelmişti len. Sağol yine de. Bu çiçekleri bizim tavukla çok sevcekle len. Poşetin çiçekleni bilem yiyiverile gari. Hahahahayyyytt. Çok hoşuma gitti len.
- Bişey deeel… Kös kös ben yaten gari. Fazlasıylan geri dönüş aldım.  Yirmi beş kuruşluk da olsa konuştuk. Allah rahatlık vesin.
- Daha yemek yeyivecedik len Kasıııımmmm.
- Kalsın! Yeterince doydun gari…


NOT : Gerçeklerle bir ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür. Konu edilen Yirmi beş kuruşluk poşetlerden Fikriye ve Kazım’ın binlerce üretip, satması lazım ki bir Lap Top alabilsinler. Hesabını isteyen yapsın. Bu da köy yerinde mümkün değildir. Bu nedenle burada aslolan girişimci ruh ve böyle bir istek ve arzudur. Burada bu komik bir biçimde ele alınmıştır. Poşet hesabı yapılmamıştır.

05 OCAK 2019                                   HASAN K.


 




 












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder