- Kız Fikriye kız bu
bakkal artıkın poşetten para neyin alıyo kız. Yirmi beş kuruşum gitti kız. Çok
kızdım yav. Ne yapçez.
- Kızma Kazımım her
işin bir kolayı va. Ben sana şincik bir poşet dikiveren.
- Poşet mi dikçen
kız. Nasıl olcek o.
- Ben dikiveren de
sen nasıl olceni bir gör hele. Köyün
ortalık yerinden geçip de o bakkal Hicabi’ye de bir gösterive de görsün gününü.
Bakalım yirmi beş kuruş aldım deye utancek mi?
- Çok böyük konuştun
kız. Çok merak ettim şincikin. Sen nasıl böyle bi poşet yapıvercen yav.?
- Geçen kasabaya
iniverende beş metre naylon bez alıverdiydim. Şöyle en beğendiğim çiçek
desenlileden.
- Ne vamış? Almışsın
eline çiçekli poşetini, salına salına gideyon, herkesin de dikkatini çekeyon,
seni gören ne bu deye soruveriyo.
- Eeeeee.
- Sen de deyon ki
poşete bundan kelli para vermeyon. Çiçekli poşetimlen alışveriş edeyon. Param
cebimde kaleyo. Bakkal Hicabi avucunu yaleyo.
- Len Fikriye, ben
yine anlamadın kız. Niye çiçekli poşetlen köy yerinde gezeyon ben yav? Adımı mı
çıkartçen sen benim. Hayırdır Kazım, ne iş? Derlese ben ne diycem yav?
- Kazımım. Öyle
deeeel burnumun direği. Şincik bu poşeti gören soreyo demi? Soreyo. Sen poşetinlen
dikkat çekeyon yani.
- Eeeee.
- Deyceklekine nerden
aldın bu poşeti?
- Yav poşeti soran mı
va yav. Çiçekli poşetlen ne iş? Deye soreyola deyom sana yav.

- Yav kim alırkine bu
çiçekli poşeti yav. Adamı bozaa len bu. Kadınla alsınla bu poşeti.
- Len Kazımım. Sinir
küpüm. Neye ben seni yolleyon köy yerine, çiçekli poşet elinde.
- Neye?
- Sen tanıtım
yapıvecen. Kocala görmeden karıla alabilin mi poşet moşet neyin?
- Yani deyon ki sen
gösterive. Kocala karılara söylesin. Herkeş gelip senden alsın. Öyle mi deyon?
- Heee aynen öyle
deyon. Sen şincik Çağla ile Alişan mankenleri
gibin köy yerinde gezeyon ama herkeşe fark ettiriyon bak. Korkaklık edip de
saklama len poşeti. Salına salına bi manken gibin yürü. İleriye doğru bak. Kimseye
bakma, onları görme, dümdüz burnunun doğrultusuna yürü git.

- Kazımım sıkılganım,
utangacım benim. Len beni kaçırırkene
hiç utanmayon da şincik mi utancen tuttu. Büyük düşün, bardağa dolu tarafından
bak, büyük resmi gör Kazım. Anleyon mu?
- Anlameyon len. Ne
alaka bu şeyle yav. Sen yoksam internette gezeyon böyle şeyleremi bakeyon kız.
Hangı erkekten duydun len bunları? Bak şincik sana sinirli Kazımı gösteriverin
bak.

- Hoooppppssss şimdi
su kaynattım bak. Neye senin olcemiş. Benim olcek. Köyün meydanında çiçekli
poşet ilen bi manken gibin yürüyen ben, tanıtım yapeyon ben. İrezil oluyon ben.
Dedikodulara muhatap oluyon ben, bakkal Hicabi’den hicap duyan yine ben. Nasıl
oleyo da Lap Top senin oleyo?
- Fikir Kazımım.
Fikir kimden çıktı? Kim aldı, kim dikti? Yaratıcısı ben. Fikriye Kreseyon. Sen benim çalışanımsın Kazııııımmm. Bak bu
yaptıkların yani yapçeklerin sana elektrik, su olarak geri döncek. Karına güven
gerisini merak etme sen.

- Aslan Kazımım be. Fikriyesinin
bi tanesi. Hadi bakem görem seni. Tanıt bakem len şu çiçekli poşetimi.
Biraz sonra;
- Abooo len Van
Pörsük. Koş len bak Kazıma bak len. Elinde ne o len?
- Hösst öküz çarpmışa
döndüm len Kasım Abi bu ne len Abi böyle, çiçekli bi şeylen geziyo len bu. Bir
de baston yutmuş gibin. Ne o öyle selam yok sabah yok. Burnunun doğrultusunda gideyo.

- Bilmeyon abi. Böle
şeyle bizi boza abi. Ne o çiçekli bi poşet mi neyin onlan gezeyo. Bi de
kahvenin önünden, köy meydanından geçeyo yav. Kafayı yemiş len bu.
- Peki Van Pörsük, bu
poşeti neye taşeyo len bu. Alışverişle de mi kullencek len şimdi bunu bu?
- Eeee öyle yapcek
galba abi. Bi şetsek deyom. Bizde gidip baksek ya len Abi. Bakem Bakkal Hicabi
ne deycek len.
- Hee hadi gidip
bakem len. Gören gideyo zati. Va bu işin içinde bi şey ama ne?
Biraz sonra Bakkalda;
- Selamünaleyküm
Hicabi abi. Bana ordan bi gofret verive bakem?
- Hayırdır Kazım. Bi
gofret içinmi geldin len bu yolu? Al
bakem bi gofret, yetmişbeş kuruş, yirmibeş kuruş da poşet etti yüz kuruş.
- Dur bakem sen orda
Hicabi abi. Poşet neyin ehtiyacım yok. Benim çiçekli poşetim va. Ona koycem.
- Görüyonkine ben
önlemimi almışım. Artıkın ehtiyaçlarımı çiçekli poşetimlen taşıycem. Hemi de
yirmibeş kuruşum cebimde kalcek len Hicabi Abi!!! Duydun mu len abi beni.
Almeyon işte senden poşet moşet neyin.
Aynı anda dışarıda;
Aynı anda dışarıda;
- Abooo. Bi yaşıma
daha girdim len Van Pörsük. Ne len bu böle. Yirmi beş kuruşluk poşet için mi
yapıyomuş len bu havayı bu?
- He len Kasım Abi.
Bayağı bi havalıydı yav. Ben de bi sorem bizim Keklik Selime’ye. İstese ben de
alcen bi çiçekli poşet deyom.
- Len Van Pörsük.
Boşuna küme düşmeye oynameyonuz len siz. Ben almeycen çiçekli poşet moşet. Biz Tahire
Ablanla küsüz zati. Poşetsiz alsın gari.

- Küsüz deyom ya Van
Pörsük!
- Abi anlameyon yav.
Tahire ablam çiçekli poşeti görünce yirmi beş kuruşluk balon gibin sönüvecek
yav. Bitçek herşeycik.
- Doğru mu deyon len.
Kanıveri mi len bi çiçekli poşete?
- Sen beni dinle abi.
Şimdi bu poşetle moda. Herkeşin elinde bi poşet. Bakkal, market neyin heryeri
dolaşıyola. Emme ben elime almam gari. Selime’ye taşıttırın. Sen de ver Tahire
ablama, rahat et be abi.
- Aklıma yattın len
Van Pörsük. Tamam len. Küme düşmeyceniz gari. Bire tene alalım bakem. Len Kazım beri bak len,
bu poşetleden ve
bakem bize iki tene, gözellerinden olsun len. Ütülü mütülü, bozulmamış,
buruşmamış olsun len. Tahire Ablana
hediye etçem len. Çabuk ol len çabuuukk.
Biraz sonra;

- Len Kasım. Kasım
kasım kasılası herif. Başına taş mı düştü len senin. Neyinlen bana laf ateyon
sen? Benim işimi bana mı deyon sen. Len sen şinciye kada ne ettin de bana şu bu
deyon len?
- Hahaha Tahire kız lafın
gelişi deyivedim bak. Laf atçen deye aklıma gelenleri sayıvedim gari. Bak kız burda
ne va?
- Neymiş len o öyle.
Laylon poşet. Nesi vamış bunun. Bana mı vereyon?
- Heeee. Yirmi beş
kuruşluk poşetlemiş bunla. Ben de Kazım’dan alıvedim gari. İkide bir poşet
neyin alıp da para harcama deyin şettimdi.

- Len bizim Selimenin
Selimi Van Pörsük almış da ben de sevincen gari, hani çiçeğinden şeeetçen gari
dedimdi.
- Ne Selime Kekliğide
mi almış bundan? Kazımın Fikriye’sinin işleri bunla. Bubasının kızı. Bütün gün sitelede mitelede dolaşeyo, o
dükkan senin bu dükkan benim dolaşeyo, herşeycezi de bileyo yav. Kandırmış
sizi. Gözünüzü boyayıvemiş gari. Ama almışsın artıkın. Yem torbamın da değişme
zamanı gelmişti len. Sağol yine de. Bu çiçekleri bizim tavukla çok sevcekle
len. Poşetin çiçekleni bilem yiyiverile gari. Hahahahayyyytt. Çok hoşuma gitti
len.

- Daha yemek
yeyivecedik len Kasıııımmmm.
- Kalsın! Yeterince
doydun gari…
NOT : Gerçeklerle bir ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür. Konu edilen Yirmi
beş kuruşluk poşetlerden Fikriye ve Kazım’ın binlerce üretip, satması lazım ki
bir Lap Top alabilsinler. Hesabını isteyen yapsın. Bu da köy yerinde mümkün
değildir. Bu nedenle burada aslolan girişimci ruh ve böyle bir istek ve arzudur. Burada bu komik bir biçimde ele alınmıştır. Poşet hesabı yapılmamıştır.
05 OCAK 2019 HASAN
K.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder