28 Kasım 2018 Çarşamba

ESKİ GÜNLERE DÖNECEĞİZ, ŞİİR





ESKİ GÜNLERE DÖNECEĞİZ


 
Eski günlere döneceğiz.
Güneşin bir türlü yüzünü gösteremediği,
Kara bulutların devriye dolaştığı,
Kötülüklerin had safhaya ulaştığı,
İnsanların birbirine bulaştığı,
Dedikoducu ve fitne fesatların oynaştığı,
Günlere döneceğiz.
O karanlık günlere,
Lanet okuduğumuz hallere,
Yaşamak için gururumuzu sattığımız işlere,
Hayatımızı mahveden kalleşlere,
O kötü koşullardan kurtulmak adına kurduğumuz düşlere.
Kramplar girecek her yerine,
Başın dönecek yine,
Miden bulanacak günlerce,
Migrenin tutacak ha bire,
Söveceksin büsbütün kötü talihine,
Eski günlere döneceğiz,
O kötü günlerine.


28 KASIM 2018                   HASAN K.





































26 Kasım 2018 Pazartesi

YÜKLEMECİ ŞAHİN, SKEÇ


YÜKLEMECİ ŞAHİN

- Abi dizi dizi yükleyici aranıyormuş. Onun için geldim ben.
- Evet kardeşim dizi yükleyicisi arıyoruz. On parmak daktilo bilen, bilgisayar belgeli, DOS, Makintoş, Tekintoş, Basic, Windows, WP, PW, program dillerinden anlayan, bunları kullanabilen, aynı zamanda da ekleme, yükleme, geri alma, program silme, reset etme, yeniden yazma, programlama işinden de anlayan bir eleman arıyoruz.
- Abi ben; istiflemeci, sıra sıra, dizi dizi yüklemecisiyim. Bu dedikleriniz bende yok. Ama isterseniz tedarik edebilirim. Nerden alcamı söylerseniz. Anında görüntü abicim hemen alır gelirim. Ben hem yüklüyorum, hem diziyorum, hem istifliyorum abicim. Benim yıllardır işim bu. Çok iyi yapacağıma inanıyorum. Şimdiye kadar yüklediğim hiçbir şey düşmemiştir. Depreme ve 9 şiddetinde dalgaya dayanıklıdır evvelAllah. Aynı zamanda Sağdan sola, soldan sağa, ileri geri, aşağı yukarı istifleme, dizme ve yükleme ustalık belgem var. İlköğretim mezunuyum. 5 yıllık da tecrübem var. B sınıfı ehliyetliyim. Ama arabam KARTAL, ben ŞAHİN'im.
- Kardeşim bunlar uluslararası standart belgeler öyle bakkalda satılan şeyler değil. Sen bizi yanlış anladın galiba…
- Ne demek sayın abim. O kadar çok yabancı kelime kullandın ki, herhalde gümrükte satılıyor sandımdı.  Yani tanıdık arkadaşlar var. Anında görüntü yani sayın abim. Çünkü ben onlara da yükleme yapıyorum. İstifliyorum. Diziyorum annadınmı.



- Güzel kardeşim bunlar uluslararası terimler ve kısaltmalar. Zaten bunları bilmiyorsanız yükleme yapamazsınız.
- Ne demek abicim, bilmiyorum ama 5 senedir yükleme yapıyorum evvelAllah. Sertifikam bile var. Ayrıca Çalışma Belgem. Başarı Belgem de var yani. Ayıp ediyorsunuz.  Bilmeden yüklemek demek ne demek yani. Alındım şimdi bak!



- Bakın beyefendi daha açık izah edeyim. Biz uluslararası terimlerde bunları kullanırız ve tüm bilgisayar kullanıcıları bunları bilir. Eksiği yok fazlası var. Sizde bu belgeler ve programlama dili ve sertifikaları, eğitimi yoksa zaten yapamazsınız. Boşuna beni meşgul etmeyin.
- Sayın abim. Bu piyasada tüm depoları dolaşın. Bilgisayar depoları da buna dahil. Yüklemeci ŞAHİN deyin herkes tanır. Böyle şeylerle beni piyasadan silmek efendim, işe alma konusunda elemek istiyorsanız. Çok ayıpladım sizi. Bu tür şeylere tenezzül etmenize gerek yok. Yüklemeci Şahin durcağı yeri bilir. Hiçbir zaman gururundan haysiyetinden iş ahlakından taviz vermez. Cesurdur. Çalışkandır. Doğrudur. Bunlardan asla taviz vermez.  Gururum incindi sayın Abim.

- FesüphanAllah. Yahu Şahin kardeşim. Yüklemeci aramıyoruz. Yükleyici arıyoruz. Ne yükleyicisi. Bilgisayara program vs. yükleyicisi arıyoruz.
- Öyle desene sayın abim. Açık ol. Ciğerimi ye. Aaaaa şöyle anlaşılır ol yani. Ne bu PeVe MeVe, Basık masık, Vindo Mindo. Türkçe konuşun yav. Bilgisayara yükleme yapacan yani. Açıklaması bu herhal. Ben hiç yapmadım. Bilmiyom sayın abim. Biz de yalan yok.

- Aaaa anlaştık o zaman Şahin Beyciğim. Şimdi bizim depolarda eğer ki yükleme, istifleme, dizme işi olursa sizi ararım. Ben bildiğinizi farz ederek, uluslararası terimler kullandım. Özür dilerim. Firmamızı tercih ettiğiniz için teşekkür ederim.
- Ne demek sayın abim. O şeref bize ait. Yüklemeci Şahin her zaman 24 saat hizmetinizdedir. Buyrun kartım. Emirlerinizi beklerim. Ne kadar Toş toş dillerinden anlamasak, bilgisayar bize yabancıysa da hammaliye işleri yerlidir. Aranır. Lütfen arayınız…Kelebek getir kardeşim benim Kartalı da yeni bir iş bakalım. Nasibimizi arayalım annnadın mı…



25 KASIM 2018                      HASAN K.


























23 Kasım 2018 Cuma

GELİN KAYNANA, SKEÇ


GELİN KAYNANA

Gelin ile kaynanası aynı evde yaşıyorlar. Evleri de iki oda bir salon. Bakalım bu gelin kaynana bu evde nasıl yaşıyorlar.

- Anne ne seyrediyon bilgisayardan?
- Gelin kaynanayı seyrediyom.
- Başka program yokmuydu da ona bakıyon. Yalancıktan onla. Kandırıyola insanları.
- Olur mu canım hepsi sahi, ne kandırması. Gelin kaynanasını evden kovmuş, kaynana da onu mahkemeye vermiş, tazminat isteyomuş, ben de bekleyon bakem ne olcek. Sen kendi bilgiseverine baksan ya.
- Anne benim ki oyuncak biliyon. Bilgisayarı kaptın elimden bana da oyuncağı kaldı. Ona bakıp bakıp hayal kuruyom işte.
- Ne hayali imiş kız öööle. Kim dedi sana hayal kur diyene. Çamaşırı yıkayıp astın mı?, Bulaşığı yıkadınmı? Sofrayı kaldırdın mı? Temizliği yaptınmı? Yemek yaptın mı? Sofrayı hazırladınmı? Çayı koydunmu? Benim çayım nerde?
- Kız anneee valla korkulur senden. Sabahtan beri 10 saattir oturuyon. 100 tane çay içtin, çarpıntın olcek, korkuyom valla.
- Hööööstt çayı mı mı sayıyon sen benim. Boşaldı mı doldur. İşin ne? Akşama kada yatıyon. Hiç bi işin tam değil. Bi de bana tersleniyon mu sen?


- Tamam getiriyon. Haydarım gelsin akşama söyleycen gari. Ayrı eve çıkçem ben.
- Haydarım mı dedin sen. Sen kimsin ki benim Haydarıma Haydarım diyon kız gelin. Benim Haydarım o.
- Tamam Haydarına söyleycen işte. Yetti gari. Ben de pembe panjurlu ev isteyon. Ben de evimde tek başıma şööööleee uzanıp yatıverem diyom. Çayımı içeyim, Camdan bakayım, Camıma kuşlar konsun, onlara yem vereyim, Martılara ekmek atayım, bağıra bağıra şarkı söyleyeyim yav. Haydarımı beklerkene, kanaviçemi öreyim, tığ oyası yapayım, kendi bilgisayarım olsun. Sevgi katayım yemeğime, aşıma, biraz da ben bakayım saçıma, başıma, kaşıma. Çeki düzen vereyim azcık endamıma, geldim bak kaç yaşıma, süt bile katamıyon kendi kendime aşıma, yemeğime tuz koyamıyon, biber ekemiyon, fesleğenlerle süsleyemeyon, yeni tabak alamayon, senin tabaklanı kullaneyoz, senin çatal kaşığını, tencereni, 50 senelik, bu ne yav. Hiç mi özenmeyon ben. Hiç mi istemeyon yeni perdele, odama televezyon, cep telefonum olmasın mı benimde. Ben hizmetçimiyin bu evde. Sabah akşam çay getir götür. Onu yap bunu yap. Ben gideyon.
- Vay nankör vaaaay. Kız gelin adın neydi kız senin.  Ben şimdi sana gösterem de gör. Haydarım gelmiş. Hoş geldin benim kara yağız oğlum. Hakanlar hakanı, selvi boylum, koca göbeklim.
- Hoşbulduk anne. Şekibe nerde?
- Şekibe kim oğlum?
- Kız anne sen gelinin adını bilmeyon mu?
- Şekibemiydi onun adı. Bilmem, ismi de hatırlanacak gibi değilkine. Unutmuşumdur. Ben yaşlıyım gari oğlum. Valla hiç görmedin. Odasından çıkmeyo. Yatıyo akşama kadan.
- Senin isminde Fevriye unutma. Seninki hatırlanacak isimmi yani. Yateyo da bu sofrayı kim kurmuş, yemekleri kim yapmışkine?







- Öhööhömmm. Gıcık tuttu. Ben yapıvedim oğlum.
- Anne kime yutturuyon sen. Ben Haydar. Oğlun. Evlenirkene 55 kilo, şimdi 85 kilo olan oğlun. Çorbadan başka pişirdiğin yemek mi va ki. Bi de böyle sofra kurcen. Bubam rahmetli doğru dürüst bi yemek yemeden öldü gitti adam. Babaannem de senesine varmadı gittiydi. Bi gram kalmıştı kadın. Açlıktan öldü diyene dedikodu çıktıydı. Ne çabuk unuttun. İnşallah orda karınlanı doyuruyodurla ana oğul.
- Yazıklar olsun sana Haydarım. Ben bu günleri de mi görcedim. Saçımı süpürge ettim de büyüttün ben seni. Bunları da mı duycadım. Her şey yalan uydurma. Ben kaynanamdan ne gördün dü de bu hale geldim. Bak ben şimdi nefes alameyon, şiştin iyicenek, 100 kilo oldun, hep bu gelinin yemeklerinden, şişik yemek yapıyo. Bizi erkenden göndercek öbür tarafa. Maksadı bu. Şincik de ayrı eve çıkçen deyo.
- Tüüü yine mi küstürdün kızı yav anne yav. Bi rahat durmuyon kine. Sabahtan akşama çalışıyo da seni bi türlü memnun edemeyo yav. Bundan sona o zaman sen yap herşeyi de biraz gitsin dinlensin, hava alsın bi kaçgün köye gitsin azcık.
- Neeeee. Ne yapeyon sen oğlum. Ölürük biz. Ben daha bi soğan doğramadın, patates soymadın bu eve geldin geleli.  Çayın tuzun yerini bile bilmeyon.
- Eeeee o zaman neye çemkiriyon. Kime hava ateyon. Şekibeyi küstürüyon. Kaç senedir sana sabrediyor. Çocuğumuz olmeyo senin yüzünden. Bi rahat huzur yok yav. Gece yarısı bağıreyon gelin suuu diye. Duymayence de kapıları yumrukleyon. Yumrukleyesiye kadan alıvesene suyunu da içesin.
- E oğlum ben bu halimlen nasıl kalkem be oğlum, tıknefes oldum ben ya. Hep bu gelinin yüzünden, kıpırdeyemeyon yerinden, otur anne, ben yapen diye diye beni şişirtti burda.
- Yav anne Allahını sevesen yav. Ne biçim söylemek bu. Kapıyı yumruklemeye kalkeyon ya. Kalk git gezin, kendi çayını kendin doldur. Yemeğini koy, yemek yapameyosan bulaşık yıka, toz al. Çiçeklere su verive bari. Bişeyciğin ucundan tut. Pazara git. Merdiven çık azcıkın. Şekibenin bilgisayarını da bırak gari. Yoksa kırcen seni.
- Eeee öyle deyon yani. Anneni bi Şekebeye değişiyon he. Kız Fevriye, sen bu hallere düşcenmiydi.  Düştük gari. Pekeyi o zaman ben odama çekiliveren. Bilgiseyiri de bırakıyon. Ben odamdaki Televezyona baken gari. Sen şu mutfak takımlarını da bi değiştirive artıkın. Çok eskidile.  Yeni bi şeyle alıve,  çıkındakinleri de veren ben sana da perdeleden de beğenive bakam. Yeni evde bakmeyen gari. Ben ettin sen etmeyen gari.
- Tamam hadi. Şimdi bi yemeğimizi yiyelim.  Sabah ola hayrola. Şekibenin de bi gönlünü alıverisin artıkın.
- Hımmmmm.

21 KASIM 2018                                                 HASAN K.



 







SENİ BULACAĞIM, ŞİİR


SENİ BULACAĞIM
 

Çiçek olup açsan da,
Yağmur olup yağsan da,
Kuş olup uçsan da,
Seni bulacağım.
Ağaç olup kök salsan da,
Ateş olup yansan da,
Buz olup donsan da,
Seni bulacağım.
Toz olup sürüklensen de,
Yürüyüp, koşup, emeklesen de,
Görünmezlik pelerini giyinsen de,
Seni bulacağım.
Rüzgar olup essen de,
Bulutlarda yürüsen de,
Bulunmamayı dilesen de,
Seni bulacağım.
Arayıp, soracağım yıldızlara,
Selam yollayacağım tüm insanlara,
Bakacağım bütün yollara.
Yine seni bulacağım.
Kaybettiğim yerde bulduğum anılarda,
Bıraktığın kokunda, eşyalarda,
Dokunsam ağlayacağım dediğim,
Gülen fotoğraflarında,
Yine seni bulacağım.
Yine seni bulacağım.

08 KASIM 2018                          HASAN K.














ÜŞÜYORUM, ŞİİR




ÜŞÜYORUM

Yeni doğmuş yavrular,
Oynuyorlar dışarıda, yoruluyorlar,
Uyuyorlar, Uyanıyorlar, yine oynuyorlar.
Bir yandan da;
Kış geliyor diyorlar.
Bu kış zor olacak,
Yakında kar yağacak diyorlar.
Kaloriferli de olsa, sobalı da,
Sıcacık olsun evimiz,
Mutfaktan hiç eksilmesin;
Çay demliğinin sesi,
Bardakların tıkırtısı,
Kaşıkların şıkırtısı,
Anne, eş, çocuk sesleri.
Odalarda koyu sohbetler,
Kafalarda çeşitli sorunlar, planlar,
Bu sıcaklığın içinde bir kedi huzur içinde uyusun.
Her şey tastamam olsun,
Herkes huzur bulsun.
Ama kış gelmiş bile,
Camdan sokak lambasına bakıyorum,
Sanki oraya daha çok kar yağıyor,
Yeni doğmuş yavrular aklıma geliyor,
Birden ürperiyorum,
Odam sıcak ama ben üşüyorum...

18 KASIM 2018                    HASAN K.































GARSON ALINACAK, SKEÇ


GARSON ALINACAK

- Garson ilanı için gelmiştim.
- Şu formu doldurun. Özgeçmişinizi ekleyin, ayrıca varsa sertifikalarınız, seminer, kurs belgelerinizi ekleyiniz.
- Yanlış mı geldim acaba? Garson ilanı için geldim.
- Tamam kardeşim. Garson için istiyoruz işte.
- Ne sertifikası lazım mesela?
- Efendim olaya salt garson mantığı ile bakmayın. Garson bu firmayı temsil eden bir eleman. O zaman olay tamamen değişiyor ve bir garson olmaktan çıkıyor, firmayı temsil ediyor oluyorsunuz.
- Peki o zaman şartlar değişiyor, maaş artışı da oluyor mu?
- Hayır efendim. Ne münasebet. Burada herkes aynıdır. Firmamızı temsil ettiğiniz için ekstra bir prime ihtiyaç duyulmuyor. Ama ekstra bir performansa ihtiyaç duyuluyor.
- Ne gibi?
- Mesela, bilgisayar operatörlük belgeniz var mı? İlk yardım eğitimi aldınız mı? İş Güvenliği eğitimi aldınız mı? Meslek kursuna katıldınız mı? Sertifikanız var mı? Bildiğiniz yabancı diller.
- Pardon efendim ben hala anlamış değilim. Garson mu arıyorsunuz? Yoksa firma temsilcisi mi? Müdür mü? Halkla ilişkiler elemanı mı? Bilgisayar kullanıcısı mı? Mütercim tercüman mı? İş Güvenlikçi mi?
- Ne demiştim. Salt garson olarak bakarsanız olaya, çay kahve taşıyan bir eleman olursunuz. Ama geniş perspektiften bakarsanız. Tam donanımlı bir eleman olursunuz.
- Yani?

- Efendim kasiyer yok. Ücret alıp, fiş kesebilmelisiniz. Bilgisayar kullanmayı bilmelisiniz ki, hem sipariş alıp, hem de sipariş verebilmeli, gelişen trendleri de takip edebilmeli, firmaya tavsiyelerde bulunabilmelisiniz. Gelen müşterilerle ilgilenmeli, sorunlarına eğilmelisiniz. Gerektiğinde bir psikolog, gerektiğinde bir güvenlikçi, gerektiğinde bir halkla ilişkiler elemanı olmalısınız. Müşterinin her istediğine cevap verebilmelisiniz. Ayrıca turistlerde geliyor. Dil bilmezseniz nasıl hizmet vereceksiniz?
- Ben hala anlamadım. Af buyrun, bunları tek başıma ben yapıcam ve garson kadrosunda çalışıcam öyle mi? Ücret artımı yok. prim yok, ekstra ücret yok.
- Aynen öyle.
- O zaman firmayı bana zimmetleseydiniz de tam olsundu bari. Beyefendi, ben ilköğretim mezunuyum. Çay bahçelerinde, lokantalarda garsonluk yaptım. Böyle anlattığınız şeylerle bir ilgim yok. Ben normal bir garsonum. Fazlam yok.
- Anlıyorum. O zaman bırakın evraklarınızı, biz size döneriz.
- Dönmeyin efendim siz bana. Benim yeteri kadar başım döndü zaten. Bir an kendimi uluslararası eleman alımında sandım. Küresel bazda faaliyet gösteren…  Global ürünler pazarında, Sistematik bilgi akışının yaşandığı, DNA sentezlerinin yapıldığı… Black Friday’mi? O ne yav. Şahane Cuma indirimleri mi başladı?  Ne diyorum ben yav? Ne oldu bana? Esta piti piti. Elemtere fiş, kem gözlere şiş…
 
22 KASIM 2018                                       HASAN K.    







DÜŞTÜ DÜŞTÜÜÜ EMEKLİ DÜŞTÜÜÜ, SKEÇ


DÜŞTÜ DÜŞTÜÜÜ EMEKLİ DÜŞTÜÜÜ


Emekli Sıtkı Bey ve karısı Sıdıka Hanım semt pazarından alış veriş yapıyorlar.
- Düştü düştüüüü.
- Hanım ne düştü. Bi bakıver bakalım.
- Bizden ne düşcek bey, altı üstü iki soğan, bir patates aldık.
- Düştü diyoda adam. Bağırıp duruyor.
- Düştü düştüüüüü. Mandalina düştüüüüü.
- Yav hanım bak mandalinalar düştü diyo.
- Almadık diyom ya ben sana. Olsa da düşse.
- Peki niye mandalina almadık biz yav?
- Yav Sıtkı Bey. Emekli adamın alacağı belli. Hangı parayla alcaz?
- O zaman ne yiyecez biz Sıdıka Hanım?
- Elinin körünü yiycez.
- O ne yav. İlk defa pişircen herhal.
- Yahu Sıtkı Bey emekli olalı kaç sene oldu sen hala çalışıyor gibi para harcamaya kalkıyorsun.
- O zaman patates, soğan mı yiycez? Başka zarzavat almaycaz mı?
- Düştü düştüüüüü, yerli muz da düştüüü.
- Bak Hanım muz da düşmüş.
- Bize düşmedi yine bey. Kim bilir kime düşmüştür. Hep zenginlere düşüyo. Bize de soğan sarımsak, yesek mi sabaha mı saklasak kalıyor. Onlarda zamlanmış.
- Bari bir kilo ayva alsak da yesek yav. Hiç meyve almaycazmı biz?
- Biz zaten ayvayı yemişiz Sıtkı Bey.
- Ne zaman yedik yav. Benim niye haberim yok.
- Yahu sen iyice bunadın ha. Durumumuz iyi değil manasına diyorum. Ancak kısıtlı yersek geçiniriz. Bazı şeylerden fedakarlık edicez.
- E o zaman saçını boyatma. Bak ben boyatıyor muyum?
- Bir o kaldı zaten bey. Benim harcamam ayda yılda bir saç boyatmam. Sen de berbere gidiyon, saçını düzeltiyon, sakalını kesiyon. Laf mı söylediğin.
- Ruj da oje de sürmüyom amma.
- Bulursan sür istersen.  Sıtkım sıyrıldı valla Sıtkı Bey.
- Ekmek alcaz mı bari?
- Ekmeksiz olur mu bey. İkimize birer ekmek, anca doyarız. Çay, şeker, yağ, tuz, biber, artık yeter.
- Bu kadar mı?
- Para artarsa, pırasa, ya da lahana alalım da birini pişiririz birinden de turşu yaparız. Ucuzundan zeytin de bulursak ne ala.
- Zeytin de mi kurcan?
- Tabi ya. Yapılmışı 15-20 lira arası. Biz kendimiz yaparsak 8.Liradan alırız.  Bir sekiz de bize kalır.
- Hesap makinası gibisin hanım yav. Ben hiç bunları düşünmemiştim.
- Sen okeye dön.
- Yav hanım bi okey oynuyoruz arkadaşlarla diye şimdi başımıza mı kakıcan ha?
- Kakmıyorum ama fazla çay içme, evde içersin. Bir tane iç. Sorarsa garson biraz sonra diyip oyala. Sen her geleni lüpletirsen, bu gidişle eve çay da alamaycaz ona göre.
- Tamam hanım yav. İçmeyeyim ben. Evde beraber içeriz. Sen bi tane Trabzon Hurması bari al, canım çekti yav.
- Tamam ama bi tane. Ben de kendime iki yeşil elma alayım da. Her gün birer dilim yerim.
- E o zaman bir ayva alalım da ben de birer dilim yiyeyim her gün.
- Olur.
- Ne hallara düştük be. Eskiden çuvalla alırdık, sonra kiloyla, şimdi de taneyle, sonra dilimle. Allah sonumuzu hayır etsin.
- Amin. Ayağını yorganına göre uzat demiş atalarımız. Biz uzatalım da. Neme lazım bey.

- Öyle Hanım. Sen söyleyince daha bi kötü oldum yav. Ne olcak bu emeklinin hali…
- Düştü düştüüüüü…Ayva da düştüüüü.

21 KASIM 2018                                            HASAN K.