HAYAL BU YA
Haydi millet hazırmıyız!
Biz de üstü açık arabamıza
binelim şöyle bilmediğimiz yerlere bir tatile çıkalım. Spontane. Rüzgarı
arkamıza alalım, bizi nereye sürüklerse oraya tatile gidelim.
Hayal bu ya; yanımızda da
güzeler olsun. Kadınlar da yakışıklı erkekler olsun diyebilir. Güzel dememden maksat yanlış anlaşılmasın,
uyumu güzel olsun, bize uysun manasına söylüyorum.
Yani çok güzel ama
yanımızda baston yutmuş gibi oturmasın. Burnundan kıl aldırmıyor havalarıyla,
göstermelik gezinmeler yapmasın. Misal, Adriana Lima olmasın. Yanımızda iğreti
durur bizim. Neydi o bizim yazar çocuk.
Ona dönmeyelim yav. Niye? bizim boylar ortalama l.70 -1.75 arası. Ama bunun boyu 1.80’i
buluyor birader neresi uyumlu olsun. Sonra çok güzel, biz eciş bücüş, yani
nereden baksan uyum yok aramızda. Kılık kıyafet de cabası. Bizim şortlar
pazardan, geçilmiyor nazardan. Yani nazar değmesin diye pazardan aldık. Yoksa
ortalığı yakardık. Mesela 1000 TL.lik Armani marka şort giysek, herkes bize
bakacak, mecbur nazar değecek yani. Neyse efendim; ben bana uymayanı dünya
güzeli olsa yanımda gezdirir miyim yav. Bizimle bir olacak. Yelken açacak
ufuklara doğru. Gezeceğiz. eğleneceğiz, yazın tadını çıkaracağız.
Şöyle bir Mavi Tur’a
çıkmak var aklımda. Masmavi deniz ve güzellikler… Şimdiden burnumda tütüyor. Şu denizin güzelliğine bak, çarşaf gibi.’
Mavinin Elli Tonu’ mübarek. Dalga yok. Süt liman, balıklar görünüyor, dipteki
deniz yıldızlarına kadar yav. Atlayıp bir yüzsem mi? O kadar çekiyor ki. Birden
o kadar iyi yüzemediğim aklıma geliyor. Kahroluyorum. Can yeleğimi taksam kollarıma, tutsunlar beni denizin üstünde. Ben
şimdi batıyorum diye ortalığı velveleye veririm. Elimde değil, kolumda değil,
hiçbir yerimde can yeleği kalmaz. Denizi yakarım AlimAllah.
Sen en iyisi mi bak
bakalım ufuklara doğru, toprağa bak. Toprağa bak derken kara toprağa değil ha
Allah sağlık sıhhat içinde uzun ömür versin, yüzme bilmiyorsun ya o yüzden
toprağa diyorum, yeşile dön. Maviliğin yeşille birleştiği kıyıya bir göz
gezdir. Bak neler var neler. Sıra sıra serviler, her cins çam ağaçları, meşelikler, çalılıklar, makiler. Körfeze
dökülen derenin kenarındaki söğüt ağaçları, bir ilerisinde uzun uzun kavaklar, derenin
başında azmaklar. Dökülmüş yapraklar,
yüzüyorlar kaçaklar.
Bunu beceremedik, yani
Mavi Tura çıkıp bir yüzemedik. Ne yapsak? Şöyle beş yıldızlı bir otelin havuz
başına mı gitsek. Şezlonglarda şöyle sere serpe bir güneşlensek, güneş
kremlerimizi sürsek. Tabii ki herkes birbirine sürecek. Kendi kendine sürersen
niye çıktık tatile, hem de uyumlu güzellerle birlikte. Sürüyoruz ki bembeyaz
vücudumuz kırmızıya boyansın, kabuk olsun kalksın, şu güzellikler bir de
sırtımıza yoğurt sürsün yav. Hayale devam.
Havuzun derin olmayan
yerine şöyle bir atladım. Yüzüyormuşum gibi yaptım. Kulaç atıyorum ama ayaklarım
yere değiyor. O ne lan, etrafım çoluk çocuk, bana bakıp gülüyorlar mı ne? Hiç aldırmıyorum.
Herhalde, ne yüzüyor adam be diyorlardır. Bizde böyle yüzebilsek abisi filan.
Kesin böyle düşünüyorlar. Azcık kafamı da soktum ki ıslansın her yanım, ne
yüzmüş be kendini helak etmiş kafası bile ıslak desinler. Bir ileri iki geri
yaptım bir baktım aynı yerdeyim. O çocuk hala bana bakıyor, diğerleri de öyle,
bir iki çaba sarf eden küçük çocuk var. Ahanda anne babalar da bana bakmıyorlar
mı? Eyvah ne yapacağız şimdi. Tabii zekiyim ya. Güzellerden bir güzele diyorum
ki gelsene, beni yalnız bıraktın hesabı. Hadi güzelim, birlikte yüzelim. Ayyy
uyumlu ya güzeller. Hoooppp atlıyorlar havuza birlikte yüzüyoruz. Onları gören,
hani bu bana bakan anne ve babalar da havuza atlamasın mı? Ne oluyor lan dedim.
Bön bön bana bakıyordunuz. Ne oldu da çocuk havuzuna atladınız. Çok safım ya.
Uyumlu güzelleri gördüler ya, çocuklara bir şey olur diye bizden
sakınıyorlarmış, kadınlar da kocalarına sahip çıkmak adına atlamışlarmış, oldu
mu sana çocuk havuzu, büyüklerin havuzu. Hemen bir cankurtaran geldi. Gözüne
beni kestirmiş herhalde. Ya da bunlardan sorumlu beni görmüş olabilir. Amir
gibi duruyorum da ben.” Beyefendi” dedi. “Lütfen havuzdan çıkar mısınız?” Neeee? Lan hani sorumluya sorulan soruyu soracaktın. Yuh olsun. Çık havuzdan. Demek ki müsebbip benim. Hiç bozmadım
tabii. “Hayırdır cankurtaran beyciğim
çağırmadık seni.” “Efendim ihbar
var. Çocuk havuzuna dalmışsınız.
Çocukları rahatsız ediyormuşsunuz.” “ Ben mi?” dedim gayri ihtiyari. “Bu kadar
insan içinde ben mi?” dedim. “Evet
efendim” dedi. “Yüzme bilmiyormuşsunuz. Çocuklar siz
boğulursunuz diye korkmuşlar, anne babalarından yardım istemişler, o nedenle,
siz de hatta arkadaşlarınızdan yardım istemişsiniz.” Arkadaşlar dedim. Aaaa
uyumlu güzellerden bahsediyor. “Öyle mi?” filan dedim. “Özür dilerim. Hemen çıkıyorum”
dedim ama rezil oldum yani. Demek ki
göründüğü gibi değilmiş. Ben ne yüzüyorum ne de arkadaşlarımı gelin birlikte
yüzelim diye çağırıyorum. Resmen boğuluyormuşum yav.

Ama çılgınlık yapacağım ya
ben. Tatile çıktım ya. Hayali de olsa. Hemen havuzun başındaki kaydıraklara
hücum ettim. Hadi uyumlu kızlar bir kaydırak kayalım dedim.
Ama siz beni bu sefer
yalnız bırakmayın, biriniz önümden gitsin, biriniz arkamdan yoksa yine boğulurum
moğulurum Allah korusun falan dedim. Uyumlular ya, hiçbir şeye hayır demiyorlar,
sesleri bile çıkmıyor. Hemen evet dediler koştuk gittik. Kaydırağın tepesine
çıktık. Şöyle bir baktım ki. Havuz ayaklarımın altında mavi bir okyanus gibi
duruyor. İçindeki insancıklar, havuzda yüzen badiler gibiler, güneş
alabildiğine parlak, gözlerime vuruyor, akis yaparak denize yakamoz gibi
çakıyor. Devasa otel ayaklarımın altında, yol ipince olmuş, iplik gibi büzülmüş
sanki. Ağaçlarda bodur olmuş, ama rüzgarımdan sallanıyorlar sanki. Deniz de havuzdan daha köpüklü mavi ile beyaz
karışımı olmuş, dalgalanıyor, o koca dalgalar büyüyor büyüyor falezlere
vuruyor. Hışırtısı geliyor kulaklarıma, gözlerimi kapayıp da dinliyorum, insan
sesleri, rüzgarın sesi, denizin hışırtısı birbirine karışmış, sanki kuşların ve
martıların sesleri de geliyor uzaktan.
“Hadi gardaş daha
bekliyecez mi?” diye birisinin ittirmesiyle kendime geliyorum. Bir bakıyorum ki
kıllı bir dadaş beyefendi beni silkeliyor. “Hadi be kaydırak kayacağız dedin
bekliyik” dedi. “Kayacaksan kay.” Dedim ki; “Benim uyumlu güzellerim nerede?” “Ne uyumu len, herkes havuzda baksana, sen de
yürü git!” dedi. Baktım bizim maganda arkadaşlar açmışlar kollarını beni
bekliyorlar. “Hadi len korkak tavşan bir atla da görelim” diye bağırıyorlar.
Ulan o güzelim manzara
birden kayboldu. Kızlar yok oldu. Nereden çıktı bu veletler şimdi. Tencere,
tava, çadır, piknik tüp, kırık masa, üstünde pişti kağıtları, tavla mavla, ipe
astığımız şortlar, atletler hepsi taaa burdan görünüyor. Otelin yan bahçesine
yandan giriş yapmışız yani. Delireceğim yav. Lan senin tatiline de sana da
diyorum içimden, dişlerimi gıcırdattım, öff püff ettim, kem küm derken bıraktım
kendimi kaydırağın üstüne, bir o yana bir bu yana çarpa çarpa zor bela havuzu
boyladım. Gümmmm! Havuz delindi harbiden.
Öyle bir kasmışım ki kendimi beton çatladı yani. Bizimkiler tuttular
kaldırdılar beni. “Tamam işte, bak bu kadar yani. Lan bizim Dadaşı yanına
koymasaydık bu zor atlardı” diyorlar. Meğer oymuş. İri yarı, kıllı, göbekli bir
herif. Adama kaçırma bunu demişler, zorla at kaydırağa. Evet ilk defa milli oldum. Kaydırakta kaydım.
Çok zevkliydi. Ağrısını hala çekiyorum. Her yerim ağrıyor. Böyle bir tatil bana
göre değil. Kaydıraklar falan bizim gibilere göre hiç değil. Denenmiştir.
Bizim gibi miskinler için; ağaç gölgesi, piknik, dereye ayaklarını
sokma hareketleri, birbirini hafiften ıslatmalar, işte; okey, tavla, pişti filan oyunları, beş
taş da olabilir. Kızlar ip atlasın,
oğlanlar top patlatsın. Sonra birlikte voleybol oynayalım. Öyle hareketler tam
bize göre. Öyle Ala Çatı’da bir restoranda sakızlı muhallebi yemek, öğle yemeği,
Bodrum’da denize girmek, Jezlonglara uzanmak, Cunda Ada’sında bir kahve içmek,
Mavi Tura çıkmak, Yat da bir gezinti ve ıssız adalarda denize girmek. Banal.
Çok iğreti şeyler. Artık out oldu bunlar. Şimdi eskiye dönüş başladı. Uyumlu
kızlarla birlikte biz bu söylediğim ağaç gölgesi piknik muhabbetlerini
tutuyoruz. Hayalimiz bu. Bu yaz olmadı, bir daha ki yaz kesin hayallerimizi
gerçekleştireceğiz. Sizde; Hayallerinizin peşinden koşun. Mutlaka bir
hayalinizi gerçekleştirin.
NOT : Gerçeklerle ilgisi
yoktur. Tamamen hayal ürünüdür.
28 TEMMUZ 2019 HASAN K.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder