18 Ağustos 2019 Pazar

YALAN DÜNYA ADALETİN YOK, ŞİİR


YALAN DÜNYA ADALETİN YOK


Yahu yalan dünya adaletin yok.
Sevdiğimi çalan dünya,
Hadi çaldın, kötüye veren dünya,
Adaletin yok.
Beni benden aldın ya
Hayallerimi çaldın ya
Başkalarına verdin ya
Yalan dünya adaletin yok.
Sevenleri ayırdın ya
Beni de o hırsızlarla baş başa bıraktın ya
Yalan dünya adaletin yok.
İnsanları küstürdün ya
Birbirine düşürdün ya
Ortalığı karıştırdın ya
Yalan dünya adaletin yok.
Zalime zulüm ettirdin ya
Masumu mahkum ettirdin ya
Yalan dünya hiç adaletin yok
Fakiri zengine ezdirdin ya
Öksüzün, yetimin hakkını yedirdin ya
Yalan dünya hiç mi hiç adaletin yok.
Hileye hurdaya göz yumdurdun ya
Namusa göz diktirdin ya
Yalan dünya adaletin yok.
Harama el uzattırdın,
Eldekini avuçtakini sattırdın,
Başkasının eline baktırdın,
Kimini sultan ettin, kimini de kul,
Kimine giydirdin çul,
Kimine de verdin para pul,
Yalan dünya adaletin yok.
Kimini zengin ettin, kimini fakir,
Hepimizdik doğuştan bakir,
Niçin gördün bizi hakir,
Yalan dünya adaletin yok.
Kimisi eksik tartar,
Kimisi fazla tartar,
Hatalıdır hep kantar,
Yalan dünya adaletin yok.
Bu dünyanın öbür dünyası da var,
Orada yok olacak yalanlar,
Adalet yerini bulacak,
Kaybedecek bozanlar,
Bu dünya yalan dünya, adaleti yok.

26 Haziran 2019       HASAN K.







 


















BİLGİSAYARIM, ŞİİR


BİLGİSAYARIM


Eşim, dostum, sırdaşım, karım
Benim bilgisayarım.
Yokluğunu ararım,
Her şeyi ona sorarım.
Diziler, haberler, videolar,
Magazin, geçmiş, gelecek,
Dünyayı küçültecek,
Bana gezdirecek,
Bilmediğimi gösterecek,
Bana hep cevap verecek.
Uzun uzun bakarım,
Sabahı akşam yaparım,
Onunla yatar, onunla kalkarım.
Bozulduğunda ağıt yakarım,
Tamir olasıya kadar can sıkarım,
Gecikirse heyecan yaparım,
Her şeyimi ona yazarım,
Onunla paylaşırım.
Bilgiler, resimler kaybolmasın diye
Deposuna atarım.
Hatta ayrı bir disk bile takarım.
Aklarım paklarım,
Herkesten saklarım.
Ararsa arkadaşlarım,
Yokum derim, kaçarım.
Telefona bakmam,
Meşgule atarım.
Onsuz yapamam,
Muhabbet edip, konuşamam,
Cevapları bulamam,
İnsan içine çıkamam.
Öyle alıştım ki sana,
Canım Bilgisayarım!

03 Haziran 2019    HASAN K.
































16 Ağustos 2019 Cuma

ESKİ SEVGİLİYE, ŞİİR


ESKİ SEVGİLİYE


Bir arkadaş geldi evime,
Dedi ki eski sevgiline,
Talip çıkmış, evleniyormuş,
Baharda düğün ediyormuş,
Senide davet ediyormuş,
Son bir defa görmek istiyormuş,
Gelmezse üzülür, ağlarım diyormuş,
Ben aracıyım dedi.
Söz bitti,
Ben de de bet beniz gitti.
Sinirlendim tepem attı.
Dedim ki söyle eski sevgiliye,
O şimdi kavuşmuş yeni sevgiliye,
Artık alışmış evliliğe,
Karışmış çoluk çocuğa,
Dönmesin deliye.


01 Haziran 2019    HASAN K.


 





BOŞ ÇUVAL, ŞİİR


BOŞ ÇUVAL


Her zamanki gibi
Elimi kaldırdım, selam verdim,
Almadılar.
Beni ayırdılar,
Boş bir çuval gibi
Kenara koydular.
Sürüden ayrıldım,
Kurtlarla kuzuların arasında
Yattım kalktım,
Meteliğe kurşun attım.
Etçildim, otçul oldum,
Ne kadar ot varsa yoldum.
Açlıkla imtihan oldum,
Yoklukla,
Sonra da toklukla.
İzmaritleri topladım,
Kağıdı ayrı,
Camı ayrı,
Naylonu ayrı,
Hepsini ayrı ayrı stokladım.
Bir gramı, kuruşu, hesapladım.
Lokmalarımı saydım,
Hiç fazlasını yemedim.
Var işte ye demedim,
Bir sonraki öğüne ekledim.
Sebat ettim, bekledim,
Bugünün yarını da var dedim.
Bugünlerde geçecek,
Mutlu günler gelecek,
Hiç ümidimi yitirmedim.

01 HAZİRAN 2019    HASAN K.


4 Ağustos 2019 Pazar

DİL BİLEN KÖPEK ARANIYOR, SKEÇ

DİL BİLEN KÖPEK ARANIYOR


- İlan vermek istiyorum - Tabii efendim buyurun. Şu formu doldurun altına yayınlanmasını istediğiniz ilanı yazın. - Ben dil bilen köpek ilanı verecektim. - Beyefendi formu doldurun. Oraya ne istiyorsanız yazın.
- Tamam da ben dil bilen köpek ilanı verecektim. - Peki ben ne diyorum. Yaz işte oraya diyorum. - Ben de diyorum ki dil bilen köpek ilanı verecektim. - Yani. - Ben dil bilmiyorum da yanıma dil bilen köpek arıyorum. - Peki okuma yazma da mı bilmiyorsunuz? - Ha bilmiyorum - Köpek dil bilse ne olur. Konuşamıyor. Yazamıyor da. - Dediler ki, körler, sağırlar birbirini ağırlar. Onlar için böyle köpekler var imiş, Ben de istiyorum. Benim neyim eksik. - O sadece görmeyene göz, duymayana kulak oluyor. Eğitimli köpekler. - Tamam işte bana da olsun. - Yav kardeşim, sen okuyup yazamıyorsun da köpek nasıl okuyup, yazsın, o insan gibi nasıl konuşsun? - Yine dediler ki filanın köpeği yabancı sözcükleri anlıyormuş, Sit diyormuşsun Sitiyormuş, Up diyormuşsun Upuyormuş, Hold on diyormuşsun Holdonuyormuş filan. - Hoop hoop kardeşim. İngilizcenin de içine soğan doğradın yav. Bunların anlamlarını bilmiyor musun sen? - Yooo bilmiyorum. Onun için diyorum ki bunları hayvan biliyor ben bilmiyorum. Onun için dil bilen köpek arıyorum. - Yav bunlar köpek komutlarıdır. Uluslar arası. Yat dersin yatar, kalk dersin kalkar, otur dersin oturur. Dur dersin durur. Tut dersin tutar filan. Böyle şeyler. Köpek bunları nasıl öğretirsen öyle algılar. Sen Türkçe öğret Türkçe dinlesin seni. - Yapma yav. Yani hem Türkçe hem yabancı dil mi biliyor bu köpekler yav? - Yav kardeşim ne dil öğretirsen bilir. - Ben bilmiyorum ama öğrenemedim. - Toplasan 10 – 15 kelimedir yav. Sen de ezberlersin merak etme. - O kadar kelime ezberlesem yurt dışına çıkacağım yav. - Hadi be. Afedersiniz. O kadar kelimeyle yurt dışında dolaşamazsınız beyefendi. Olmaz. - Ama köpek dolaşır değil mi? - Efendim köpek dolaşır. Onun için dil bilmeye gerek yok ki. Açlığını susuzluğu göstersin yeter. Konuşamıyor zaten. - Tamam işte. Bakın köpek yurt dışına rahat girip çıkıp dolaşıyor. Ben dolaşamıyorum. Niye? Dil bilmiyorum. - Beyefendiciğim köpek ne bilirse bilsin önemli değil, isterseniz fizana yollayın, aynıdır. O bulduğunu yer, yatar. Bulamazsa aç kalır. Aç kalınca yemek için her türlü hareketi yapar. Derdini anlatır. Ya da ölür. - Yani ben de mi öyle olurum diyorsunuz? - Yav siz insansınız beyefendi ağzınız var, diliniz var. Bence yanınıza bir sözlük alın diyeceğim ama okuma yazmanız da yok. Siz o zaman yurt dışına çıkmayın. - Niye kine, benim neyim eksik? - Dilin eksik. - Aha işte burada, niye eksik olsun ki? - Yani konuşma diliniz eksik. - Aha konuşuyorum işte sizinle. - Yav beyefendi. Yabancı diyarda konuşamayacaksınız, o diliniz eksik diyorum. - Peki oraya göre bir dil yaptırsak oluyor mu? Yani bu dilim Türkçe konuşuyor, bir dil daha ecnebice konuşan dil ektirsek, diktirsek misal nasıl olur mu? Var mıdır? Kaça ise şey yaparız yani. Orijinal bir şey olsun. En ekistirasından… - ??? - Var mı? - ??? - Yok mu? - ??? - Yarabbim sen büyüksün. Yarabbim sen görürsün. Durdur geçen zamanı kulların gülsün…

NOT : Gerçeklerle ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür. 27 TEMMUZ 2019 HASAN K.

 





3 Ağustos 2019 Cumartesi

HAYAL BU YA, SOHBET


HAYAL BU YA


Haydi millet hazırmıyız!
Biz de üstü açık arabamıza binelim şöyle bilmediğimiz yerlere bir tatile çıkalım. Spontane. Rüzgarı arkamıza alalım, bizi nereye sürüklerse oraya tatile gidelim.
Hayal bu ya; yanımızda da güzeler olsun. Kadınlar da yakışıklı erkekler olsun diyebilir.  Güzel dememden maksat yanlış anlaşılmasın, uyumu güzel olsun, bize uysun manasına söylüyorum.


Yani çok güzel ama yanımızda baston yutmuş gibi oturmasın. Burnundan kıl aldırmıyor havalarıyla, göstermelik gezinmeler yapmasın. Misal, Adriana Lima olmasın. Yanımızda iğreti durur bizim.  Neydi o bizim yazar çocuk. Ona dönmeyelim yav. Niye? bizim boylar ortalama  l.70 -1.75 arası. Ama bunun boyu 1.80’i buluyor birader neresi uyumlu olsun. Sonra çok güzel, biz eciş bücüş, yani nereden baksan uyum yok aramızda. Kılık kıyafet de cabası. Bizim şortlar pazardan, geçilmiyor nazardan. Yani nazar değmesin diye pazardan aldık. Yoksa ortalığı yakardık. Mesela 1000 TL.lik Armani marka şort giysek, herkes bize bakacak, mecbur nazar değecek yani. Neyse efendim; ben bana uymayanı dünya güzeli olsa yanımda gezdirir miyim yav. Bizimle bir olacak. Yelken açacak ufuklara doğru. Gezeceğiz. eğleneceğiz, yazın tadını çıkaracağız.
Şöyle bir Mavi Tur’a çıkmak var aklımda. Masmavi deniz ve güzellikler… Şimdiden burnumda tütüyor.  Şu denizin güzelliğine bak, çarşaf gibi.’ Mavinin Elli Tonu’ mübarek. Dalga yok. Süt liman, balıklar görünüyor, dipteki deniz yıldızlarına kadar yav. Atlayıp bir yüzsem mi? O kadar çekiyor ki. Birden o kadar iyi yüzemediğim aklıma geliyor. Kahroluyorum. Can yeleğimi taksam  kollarıma, tutsunlar beni denizin üstünde. Ben şimdi batıyorum diye ortalığı velveleye veririm. Elimde değil, kolumda değil, hiçbir yerimde can yeleği kalmaz. Denizi yakarım AlimAllah. 
Sen en iyisi mi bak bakalım ufuklara doğru, toprağa bak. Toprağa bak derken kara toprağa değil ha Allah sağlık sıhhat içinde uzun ömür versin, yüzme bilmiyorsun ya o yüzden toprağa diyorum, yeşile dön. Maviliğin yeşille birleştiği kıyıya bir göz gezdir. Bak neler var neler.  Sıra sıra serviler, her cins çam ağaçları, meşelikler, çalılıklar, makiler. Körfeze dökülen derenin kenarındaki söğüt ağaçları, bir ilerisinde uzun uzun kavaklar, derenin başında azmaklar.  Dökülmüş yapraklar, yüzüyorlar kaçaklar.


Bunu beceremedik, yani Mavi Tura çıkıp bir yüzemedik. Ne yapsak? Şöyle beş yıldızlı bir otelin havuz başına mı gitsek. Şezlonglarda şöyle sere serpe bir güneşlensek, güneş kremlerimizi sürsek. Tabii ki herkes birbirine sürecek. Kendi kendine sürersen niye çıktık tatile, hem de uyumlu güzellerle birlikte. Sürüyoruz ki bembeyaz vücudumuz kırmızıya boyansın, kabuk olsun kalksın, şu güzellikler bir de sırtımıza yoğurt sürsün yav. Hayale devam.
Havuzun derin olmayan yerine şöyle bir atladım. Yüzüyormuşum gibi yaptım. Kulaç atıyorum ama ayaklarım yere değiyor. O ne lan, etrafım çoluk çocuk, bana bakıp gülüyorlar mı ne? Hiç aldırmıyorum. Herhalde, ne yüzüyor adam be diyorlardır. Bizde böyle yüzebilsek abisi filan. Kesin böyle düşünüyorlar. Azcık kafamı da soktum ki ıslansın her yanım, ne yüzmüş be kendini helak etmiş kafası bile ıslak desinler. Bir ileri iki geri yaptım bir baktım aynı yerdeyim. O çocuk hala bana bakıyor, diğerleri de öyle, bir iki çaba sarf eden küçük çocuk var. Ahanda anne babalar da bana bakmıyorlar mı? Eyvah ne yapacağız şimdi. Tabii zekiyim ya. Güzellerden bir güzele diyorum ki gelsene, beni yalnız bıraktın hesabı. Hadi güzelim, birlikte yüzelim. Ayyy uyumlu ya güzeller. Hoooppp atlıyorlar havuza birlikte yüzüyoruz. Onları gören, hani bu bana bakan anne ve babalar da havuza atlamasın mı? Ne oluyor lan dedim. Bön bön bana bakıyordunuz. Ne oldu da çocuk havuzuna atladınız. Çok safım ya. Uyumlu güzelleri gördüler ya, çocuklara bir şey olur diye bizden sakınıyorlarmış, kadınlar da kocalarına sahip çıkmak adına atlamışlarmış, oldu mu sana çocuk havuzu, büyüklerin havuzu. Hemen bir cankurtaran geldi. Gözüne beni kestirmiş herhalde. Ya da bunlardan sorumlu beni görmüş olabilir. Amir gibi duruyorum da ben.” Beyefendi” dedi. “Lütfen havuzdan çıkar mısınız?”  Neeee? Lan hani sorumluya sorulan soruyu soracaktın. Yuh olsun. Çık havuzdan. Demek ki müsebbip benim. Hiç bozmadım tabii.  “Hayırdır cankurtaran beyciğim çağırmadık seni.”  “Efendim ihbar var.  Çocuk havuzuna dalmışsınız. Çocukları rahatsız ediyormuşsunuz.” “ Ben mi?” dedim gayri ihtiyari. “Bu kadar insan içinde ben mi?” dedim.  “Evet efendim”  dedi.  “Yüzme bilmiyormuşsunuz. Çocuklar siz boğulursunuz diye korkmuşlar, anne babalarından yardım istemişler, o nedenle, siz de hatta arkadaşlarınızdan yardım istemişsiniz.” Arkadaşlar dedim. Aaaa uyumlu güzellerden bahsediyor. “Öyle mi?” filan dedim. “Özür dilerim. Hemen çıkıyorum” dedim ama rezil oldum yani.  Demek ki göründüğü gibi değilmiş. Ben ne yüzüyorum ne de arkadaşlarımı gelin birlikte yüzelim diye çağırıyorum. Resmen boğuluyormuşum yav.
Ama çılgınlık yapacağım ya ben. Tatile çıktım ya. Hayali de olsa. Hemen havuzun başındaki kaydıraklara hücum ettim. Hadi uyumlu kızlar bir kaydırak kayalım dedim.
Ama siz beni bu sefer yalnız bırakmayın, biriniz önümden gitsin, biriniz arkamdan yoksa yine boğulurum moğulurum Allah korusun falan dedim. Uyumlular ya, hiçbir şeye hayır demiyorlar, sesleri bile çıkmıyor. Hemen evet dediler koştuk gittik. Kaydırağın tepesine çıktık. Şöyle bir baktım ki. Havuz ayaklarımın altında mavi bir okyanus gibi duruyor. İçindeki insancıklar, havuzda yüzen badiler gibiler, güneş alabildiğine parlak, gözlerime vuruyor, akis yaparak denize yakamoz gibi çakıyor. Devasa otel ayaklarımın altında, yol ipince olmuş, iplik gibi büzülmüş sanki. Ağaçlarda bodur olmuş, ama rüzgarımdan sallanıyorlar sanki.  Deniz de havuzdan daha köpüklü mavi ile beyaz karışımı olmuş, dalgalanıyor, o koca dalgalar büyüyor büyüyor falezlere vuruyor. Hışırtısı geliyor kulaklarıma, gözlerimi kapayıp da dinliyorum, insan sesleri, rüzgarın sesi, denizin hışırtısı birbirine karışmış, sanki kuşların ve martıların sesleri de geliyor uzaktan.
“Hadi gardaş daha bekliyecez mi?” diye birisinin ittirmesiyle kendime geliyorum. Bir bakıyorum ki kıllı bir dadaş beyefendi beni silkeliyor. “Hadi be kaydırak kayacağız dedin bekliyik” dedi. “Kayacaksan kay.” Dedim ki; “Benim uyumlu güzellerim nerede?”  “Ne uyumu len, herkes havuzda baksana, sen de yürü git!” dedi. Baktım bizim maganda arkadaşlar açmışlar kollarını beni bekliyorlar. “Hadi len korkak tavşan bir atla da görelim” diye bağırıyorlar.

Ulan o güzelim manzara birden kayboldu. Kızlar yok oldu. Nereden çıktı bu veletler şimdi. Tencere, tava, çadır, piknik tüp, kırık masa, üstünde pişti kağıtları, tavla mavla, ipe astığımız şortlar, atletler hepsi taaa burdan görünüyor. Otelin yan bahçesine yandan giriş yapmışız yani. Delireceğim yav. Lan senin tatiline de sana da diyorum içimden, dişlerimi gıcırdattım, öff püff ettim, kem küm derken bıraktım kendimi kaydırağın üstüne, bir o yana bir bu yana çarpa çarpa zor bela havuzu boyladım. Gümmmm! Havuz delindi harbiden.  Öyle bir kasmışım ki kendimi beton çatladı yani. Bizimkiler tuttular kaldırdılar beni. “Tamam işte, bak bu kadar yani. Lan bizim Dadaşı yanına koymasaydık bu zor atlardı” diyorlar. Meğer oymuş. İri yarı, kıllı, göbekli bir herif. Adama kaçırma bunu demişler, zorla at kaydırağa.  Evet ilk defa milli oldum. Kaydırakta kaydım. Çok zevkliydi. Ağrısını hala çekiyorum. Her yerim ağrıyor. Böyle bir tatil bana göre değil. Kaydıraklar falan bizim gibilere göre hiç değil. Denenmiştir.
Bizim gibi miskinler  için; ağaç gölgesi, piknik, dereye ayaklarını sokma hareketleri, birbirini hafiften ıslatmalar,  işte; okey, tavla, pişti filan oyunları, beş taş da olabilir.  Kızlar ip atlasın, oğlanlar top patlatsın. Sonra birlikte voleybol oynayalım. Öyle hareketler tam bize göre. Öyle Ala Çatı’da bir restoranda sakızlı muhallebi yemek, öğle yemeği, Bodrum’da denize girmek, Jezlonglara uzanmak, Cunda Ada’sında bir kahve içmek, Mavi Tura çıkmak, Yat da bir gezinti ve ıssız adalarda denize girmek. Banal. Çok iğreti şeyler. Artık out oldu bunlar. Şimdi eskiye dönüş başladı. Uyumlu kızlarla birlikte biz bu söylediğim ağaç gölgesi piknik muhabbetlerini tutuyoruz. Hayalimiz bu. Bu yaz olmadı, bir daha ki yaz kesin hayallerimizi gerçekleştireceğiz. Sizde; Hayallerinizin peşinden koşun. Mutlaka bir hayalinizi gerçekleştirin.

NOT : Gerçeklerle ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür.

28 TEMMUZ 2019                     HASAN K.

 














SERİN ESİNTİLİ BİR GECE, ŞİİR


SERİN ESİNTİLİ BİR GECE


O günkü havanının güzelliğini,
Hafif bir meltemin esişini,
Her şeyi hatırlıyorum.
Adımlarımda küçük atlayışlar vardı,
Güneş tepemizde parlıyordu,
Sen de sonsuza dek benimle olacakmışsın gibi parlıyordun,
Hatırlıyorum.
Sonra karanlık oldu,
Hatırlananlar sanki unutuldu,
Tek hatırda kalan,
Serin esintili bir gece olduğuydu. 


11 TEMMUZ 2019                HASAN K.