14 Haziran 2019 Cuma

DİZİ VAR MI DİZİ, HEM DE FANTASTİK?, SKEÇ


DİZİ VAR MI DİZİ HEM DE FANTASTİK


- Dizi var mı dizi? Hem de fantastik
- Var abicim,Türkiş, Engliş, Çayniz, Japaniz, Korean, Tayvan,…
- Yelpaze geniş, dil de biliyoruz galiba. Nereden mezunsun?
- İlköğretim abicim. Ayrıca yüksek kaldırım da staj yaptım. Bunlar ezber yani.
- Yüksek kaldırım derken.
- Yani kaldırımlarda biz bu işi yaparken, satarken, bunun satışını da, nasıl yapılacağını da öğrendik demek istiyorum, dil gerekiyorsa dili de ezberledik sayın abim.
- Ha öyle diyorsunn yani. Ben de hani böyle İngilizce söyler gibi yaptın da biliyorsun zannettim.  Peki neler var?
- Evet abicim. Gariban Ali Papua Yeni Gine’de var.
- Hem gariban hem Papua Yeni Gine’de. Nasıl oluyor bu?
- Abi sen fantastik demedin mi?
- Dediiim.
- Fantastik ne abicim.
- Düş ürünü.
- Yani gerçek olmayan demek. Gariban Ali meyhanede kafayı çekiyor, yampiri yampiri eve doğru ilerlerken, tam önüne bir gök taşı düşüyor, düşmesiyle Ali bir fırlıyor, kendini Papua Yeni Gine'de buluyor. Yerlilerin arasında. Yerliler bunu görünce diyorlar ki, bu bize Tanrının bir lütfu. Beyaz adamı göndermiş, onu kutsal varlık olarak görüyorlar, Ali orada yiyip içip yatıyor. Zenci kızlar da onunla evlenmek için sıraya girmişler. İşte böyle bir şey abicim. Nasıl?
- Güzel. Güzel. İnanmadım ama güzel. Garibanın hayali gerçekleşmiş.
- Vereyim mi abicim o zaman?
- Yok başka bir tane bakalım.
- Çöpçü Sami Uzayda'yı vereyim.
- O nasıl?
- O da abicim. UFO'lar bir sabah erkenden bu Sami'nin temizlik yaptığı sokağa iniyorlar. Sami'yi alıp kaçıyorlar. Sami uzayda uzaylılarla birlikte araştırmalara katılıyor. Ve üstün zekasıyla orada uzayın bir numaralı adamı oluyor. Dünyaya bir sefer düzenliyor. Yanında da birkaç uzaylı getiriyor. Yine sabahın erken vakti kasabaya iniyorlar, kahvede çay içip okey oynuyorlar, falan.
- Ya abicim ne biçim fantastik bu yav. Dibini bulmuşlar yani fantastiğin.
- Ya ne dedik, hayal ürünü, gerçek olmayan, olmayacak şeyler işte.
- Yok beğenmedim. Sıradan şeyler. Başka yok mu?
- Var. Kahraman Salih var. Salih de bir gün okul çıkışı parlak yeşil renkli bir metal parçası buluyor. Bununla oynarken birden kahramana dönüşüyor. Yani Süpermen gibi bir şey oluyor.  Hava da uçuyor, denizde yüzüyor, karada koşuyor falan. Uçaktan da hızlı, füze gibi maşallah. Nerede bir hadise var ona müdahale ediyor. Hem vatandaşı kurtarıyor, hem de vatanı kurtarıyor. Hatta onu yabancı ülkelerden de arıyorlar. Salih gel kurtar bizi filan diyorlar. Yani uluslararası bir kahraman.
- Yok yav bu çok klasik. Şöyle zamanda geri ileri gidenler. Efsanevi kahramanlar falan yok mu?
- Olmaz olur mu yav. Deli Dumrul var mesela. Yine çok eski devirlerde yaşamış, bir kahraman kendisi, önüne gelene kafa tutuyor. Annesi ve babası dışında kimseyi takmıyor. Geleni dövüyor, gideni dövüyor, herkesten haraç alıyor. Millete illallah dedirtiyor. Taa ki Börte Hatun ile karşılaşıncaya kadar, Börte ile karşılaşıyor. Feleğini şaşırıyor. Börte güzel mi güzel, özel mi özel, kimseye pas vermiyor. Ama Deli Dumrul’u görünce o da bir dur diyor. İkisi karşılaşıyorlar. Sonra Börte onu iyi bir kahramana dönüştürüyor. Deli Dumrul onunlan evleniyor ve Cengiz Han ismini alıyor, bütün Orta Asyaya hükmediyor.
- Yav. Bu çok sallama olmuş be. Deli Dumrul Dede Korkut Hikayesi değil mi? Börte de Cengiz Han'ın karısı. Nasıl Deli Dumrul Cengiz Han olur yav.?
- Abi Fantastik bu yav. Olmayacak bir şey var mı? İtersen Trump’u da Camoka yaparız, Tarkan ile güreştirir, belini kırdırırız. Yani fantastikte her şey var.  O zaman fantastik izleme abicim sende. Gerçek değil ki bunlar uydurma işte. Yazarın hayal gücü.
- Yav uydurmanın da bir adabı olur. Bu ne yav. Beğenmedim.
- Peki Zamane Hatun Firarda'yı vereyim.
- O ne yav o?
- Zamane Hatun bir zaman yolcusu. Önce Taş Devrine gidiyor. Bakıyor ki ateşi bile bulamamışlar, çakmağı çakıyor. Ateşi yakıyor. Sonra ileriye doğru gidiyor. Tekerleği buluyor, sonra daha ilerliyor yazıyı buluyor.  İlerliyor ki demiri, bakırı buluyor. Aletler yapıyor falan. Artık Antik Çağdan başlayıp Milenyum'a kadar bilumum icatlarda bunun parmağı var.
- Peki niye Zamane Hatun Firarda denmiş buna? Firarını anlamadım.
- Abicim. Her icat yapışta bunu öldürmek istiyorlar da ondan. Her seferinde firar etmek zorunda kalıyor. Lan sen nasıl yazı yazarsın. Sen nasıl kağıdı bulursun. Sen matbaayı nasıl açarsın. Elektriği yakarsın, TV icat edersin, çatal kaşık kullanırsın? filan.
- Bu ne yav. Hiçbir fantastiği beğenmedim.
- Nasıl bir fantastik istiyordun abicim sen.
- Ben şöyle büyülü bir dünya hayal ettim. Yemyeşil bir dünya, kuşlar kelebekler, güzel çiçekler filan. Dereler şırıl şırıl akıyor. Kuşlar cıvıldıyor. Hafif bir meltem yüzümü yalıyor. Ben de böyle bir ortamda parmağımı şıklatıp istediğim şeyi getirtiyorum. Beni gören büyüleniyor. İstediğim zaman kayboluyorum, istediğim zaman çıkıyorum, uçuyorum kaçıyorum, her türlü numarayı yapıyorum. Yani parmağımı şıklattım mı her şey oluyor gibisinden.
- Hahaha güzelmiş abicim. Sanırım Cennete gitmek istiyorsun. Hurileri falan bekliyorsun. Şıklatınca gelirler diyorsun yani. Abi sen iyice uçmuşsun yav. Hayallerin fantastiği de aşıyor. Sanırım Romantizm arıyorsun.
- Öyle mi?
- Sana Rüzgar Gibi Geçti'yi tavsiye ederim.
- Neden?
- Durumun hayra alamet değil. İnşallah rüzgar gibi geçer gider. Böyle kalırsa hafazanallah durumun daha da kötüye gider abicim. Sen fantastiği değil. Atlantiği de geçmişsin.
- Yapma yav o kadar kötü mü? Doktora falan görünsem mi?

- Doktora falan görünme. Kendine arkadaş yap.  Kendi kendine kafayı yiyeceksin.
- O derece diyorsun yani.
- O derece abicim.
- Hımmm. Hangi fantastik bu. Beğendim. Bu diziyi ver sen bana.
- Ha!!!



12 HAZİRAN 2019                                      HASAN K.


 










 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder