BİTMİŞ AŞK

Safa yatılı
okumak için kasabadan ve çocukluk aşkı Behiye’den ayrılır. Onun arkasından da
Behiye’nin babası işlerini büyütür, kasabadan şehire, oradan da İstanbul’a göç
ederler. Çünkü kasabanın bakkalı Vahit, artık İstanbul’da ve yurdun bir çok
kesimine yayılmış marketler zincirinin sahibidir. Zamane zenginidir.
Behiye’de
büyümüş, genç ve güzel bir kadın olmuş ama zenginliğin verdiği şımarıklıkla
babasının parasını ödediği okullarda dahi okumaz, haylaz, yaramaz, sonradan
görme, ve fettan biri olur, çıkar.
Hiçbir şeyi beğenmez olur, insanlara üstten bakar ve sürekli onlara acı
çektirmekten zevk alır. Zaman zaman ise babasıyla konuşurken Safa’dan bahseder
ve kendisini bu haliyle görmesini çok ister.
Safa ise
yatılı okullarda okuyup, askere gider, orada teskere bırakır, önce Uzman Çavuş,
sonrasında da Astsubay olur. Behiye’nin kasabadan ayrıldığını, babasının artık zengin
olduğunu ve Behiye’nin de çok değiştiğini, eski Behiye olmadığını işitir.


Behiye’yi
görünce heyecanlanır ama tanıyamaz. Onun onu çok iyi tanıyormuş gibi senli
benli konuşmasını ama üstten bakan tavrını, emir verir gibi dominant
anlayışını, hareketlerini, nasihat eder gibi eskiyle yeni zamanları karşılaştırmasını
sıkılarak dinler ve izler. İki de bir de
beni tanımadın mı? Bak bakalım ben kime benziyorum? Sorularına muhatap kalmak
onu çok terletir. Hala elleri çok terlemekte, bunun üstüne ise bu konuşmalarla
birlikte bütün vücudunu da ter basar. Konuşmadan nasıl kurtulsam diye düşünmeye
başlar.

Behiye ise
karşısındakinin soğuk terler döktüğünü görerek zevkten dört köşedir hala.
Etrafını nasıl rahatsız ediyor ise Safa’yı da öyle rahatsız eder. Acaba onu
konuşturabilecek midir? Eskilere götürebilecek midir? Eski günlerden Behiye’yi
hatırlıyor mudur? Yoksa unutmuş, başka kadınlarla flörte başlamış mıdır? Tabii
ki yaş 28 olmuş, mutlaka birileri ile tanışmış, flörtleşmiş olmalı, nede olsa
erkek, artık bu erkek milletinden nefret ediyor olsam gerek diye de düşünür. Safa’nın
soğuk soğuk terlemesinden, acı çekişinden bir an önce kaçmak gibi
hareketlenmesinden sonra Behiye vurucu sözünü kullanır. “Gözleriniz cilli gibi,
yuvarlak ve masmavi” deyiverir. Safa bir anda kafasını kaldırıp karşısındaki
kadına dikkatlice bakar, tanıyamadığı Behiye’den izler görür ama yine de konduramaz.
Çünkü ona cilli gözlü diyen bir tek Behiye’dir. 12 yaşında ayrıldığı Behiye.
Şüphelenir. Ama Behiye böyle küstah, kişiliksiz, üstten bakan, acımasız birisi
olamaz. Hele hele böyle boş bakan biri asla olamaz diye geçirir içinden. Soğuk
terler sıcağa dönüşür. Heyecanı tavan yapar, ayakları titremeye başlar. Ben bir
tek Behiye’yi son görüşümde böyle heyecanlanmıştım der içinden. Ne oluyor bana?
“Hala anlamadınız mı?” diyince Behiye, Safa aklımdan geçenleri mi okuyor diye
düşünür. Neyi anlamadım acaba?
Tam o esnada salona giren kişinin sesi duyulur.
“Kızım”. Behiye “baba”. Dönüp baktığında ise tanıdık bir yüz görür Safa. Bu
kişi Bakkal Vahit Amcadır. “Demek ki buluştunuz, kaynaştınız, eski günleri yad
ediyorsunuz” diyerek lafa başlar. Safa şaşırır. Buluşmak ve eski günleri yad
etmek, ne demek istedi acaba diye düşünür. “Vahit Amca nasılsın? Seni gördüğüme
sevindim. Çok şık ve zengin duruyorsun” der. “Tabii ki Safacığım aradan yıllar
geçti, Vahit Amcan artık bir bakkal değil, marketler zincirinin sahibi, bir iş adamı. Holdingleşme yolunda da hızla ilerliyoruz.” Safa şaşkın, küçük dilini
yutar. Yutkunur. Konuşamaz bir süre.
Lafa yine Vahit Amca girer “Nasıl Behiye ile konuştunuz mu? Sana olan
bitenden bahsetmedi mi yav?” deyince Safa sarsılır. Gözleri kararır, başından
aşağı kaynar sular inmiş gibidir sanki. Masaya tutunur. “Behiye” sözcükleri
dökülür ağzından. Demek bu kadın Behiye imiş. Nasıl tanıyamadım. Çok değişmiş
ama tanıyamam normal diye düşünür. Toparlamak için zor da olsa cılız bir sesle
“ Behiye’yi benzettim ama tanıyamadım amca” der. “Nasıl tanıyamazsın canım.
Hala aynı Behiye, bak kaşları gözleri aynı, bir tek burnunu kaldırttı.” İşte o
yüzden diye düşünür Safa. Bu burun çok şey ifade ediyor aslında. “Eeeee sen
neler yapıyorsun bakalım. Askermişsin he?” “Evet Astsubay oldum. Bir Karakolda
görevliyim” deyince, Vahit Amca “Yav Safa insan
Asker oldu mu Subay olmalı, altı üstü bir Çavuş olmuşsun”der. Safa
bozulur. Ama belli etmez. “İnşallah o da
olur”der ama üzülür. Mahcup olur. Eziklik hisseder. Artık orayı terketmek için
büyük bir arzu duyar. Kaçmalıyım ama nasıl diye düşünürken, Behiye “Safa o
kadar soru sordum, beni tanıman için neler yaptım ama beni tanıyamadın” der.
Safa ise “Sen benim bıraktığım Behiye değilsin, çok değişmişsin, seni sen yapan
özelliklerin kaybolmuş, bakışın ve gülüşün, içten konuşman, bunların hiç birini
sende göremedim, o yüzden tanıyamadım” der.
Bu sefer Behiye acayip bozulur.
Kızgınlıkla “Ben de seni tanımadım zaten boyun kısalmış, sanki saçlarına da ak
düşmüş, cilli gözlerin pırtlamış, büyümüş, kaşların kalınlaşmış, dişlerinde sararmış, ellerin nasırlaşmış, enine doğru genişlemişsin” der. Tekrar etrafındakileri azarlar, babasına doğru
kızgın bir bakış atar. Söze giren Vahit Amca “ Safa istersen sana yardımcı
olabilirim. Seni Subay yaptırırım, Karakoldan kurtulursun, salon adamı olursun,
Behiye’ye de daha yakın olursun, tekrar eskisi gibi kaynaşırsınız” der. Safa
ise hızla çarpan kalp atışlarının sesi ile kulakları uğuldar, bir yandan da
sürekli terler. Bu ortam onu çok rahatsız eder. Behiye ile istemediği bir şekilde karşılaştığı
için hayal kırıklığı yaşar. Söylediklerinden de hicap duyar. “Teşekkür ederim
Vahit Amca ama ben hayatımdan memnunum. Bir Astsubay Çavuş olmaktan,
askerlerimle arazide olmaktan, onlarla vakit geçirmekten, onları eğitmekten çok
memnunum. Hatta kendimle gurur duyuyorum. Teklifinizi kabul edemeyeceğim.
Üzgünüm”der.
Bu sefer de Vahit Amca bozulur. “Seni adam sandım da teklif ettim
Safa. Sen sürünmek istiyorsan benim için hava hoş. Behiye için de öyle. Bugüne
kadar seni andığı için karşılaşmanızı istemiştim. Yoksa elini sallasa ellisi, o
kadar çok talibi var ki. Kuyruktalar.” “Eminim Vahit Amca, Behiye daha
iyilerine layık, üstlerde kalması onun için de iyi olur. Bugünkü hayatını terk
etmesin. Katılıyorum. Davul bile dengi dengine” deyince Behiye yine çok kızar.
Reddedilmiştir. Tekrar karşılaşmaları onun hayallerini yıkar. Ne bekliyordur.
Ne bulmuştur. Niçin onun istediği hayatı seçmemiştir ki, neden bu sürüngen
hayatını yaşamayı tercih etmiştir. Anlayamaz. “Ben de zaten alçaklarda
yaşayamam artık. Safa’yı hiç tanımamışım. Sadece benzettim. Ben artık çekiliyorum.
Size güle güle” der. Ardından da “Hadi baba gidelim, yurt dışı rezervasyonu
yaptırmıştım Bahamalarda, ilk uçakla gitmek istiyorum. Sıkıldım artık. Nereden
aklımıza geldi ki böyle birilerini anmak, yakıştırmak kendimize, Benim dengim
Trump” diyerek hızla uzaklaşır ve gözden kaybolur. Babası da arkasından “Safa
yolu biliyorsun, bir daha görüşmeyelim” diyerek kızının arkasından gider.

“Allah
yüreğimize, yüreği ile gelenleri nasip etsin.”
NOT :
Gerçeklerle bir ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür.
21 NİSAN 2019 HASAN K.

